Altın Ekim

23.10.2024, 06:05, Berlin

Güneş benden iki saat sonra uyanıyor. Tatillerde mutlaka güneşin doğuşunu izlerim ama evde ancak denk gelirse. Geçen hafta gökyüzünü çok tatlı bir pembelik kapladı güneş doğmadan. Hoşuma gitti ama kafamı indirip kitaplarıma gömüldüm. Sonra yavaşlamak istediğim aklıma geldi. O ânın tadını çıkarmalıydım. Bıraktım kitapları, pencerenin önüne dikildim. Yazdan kalan sineklikler rahatsız etti. Üşenmedim çıkardım. Pencerelerimiz iki kanat şeklinde. Kanatların birleştiği yer manzaramı bozuyordu. Pencereleri açtım. E açık pencere önünde dikilince de üşüdüm. Gittim içeriden battaniye aldım. Bir yandan da iki dakika için bunca hazırlık diye kendi kendime söylendim. Dakikalarca dikildim orada, güneşi karşıladım. Muazzam bir manzaraydı. Fotoğraflar çektim, hiçbiri gördüğüm şahaneliği yansıtamadı. O günden beri her gün güneşin doğuşunu izliyorum. Gün içinde çalışırken camdan baktığımda sonbaharın renklerini ayrımsıyorum. Bakmıyorum, görüyorum. Ekim’in bu kadar güzel bir ay olduğunu bilmezdim. Eylül’den sonrasını saymazdım Mart’a kadar. Çok güneşli ve sıcak bir Ekim geçirmemizin de etkisi büyük. Altın Ekim diyorlarmış buna. Bizde pastırma yazı derler. Ben meğer sonbaharı da seviyormuşum. Pınar Altuğ’un bir açıklamasına denk gelmiştim, evliliğini tanımlarken “İnsanın yeter ki geçinmeye gönlü olsun,” diyordu. Geçinmeye gönlü olmak. Ne güzel söz. Hayatla da ilişkim bu şekilde artık. Onunla geçinmeye gönlüm var, idare edeceğiz birbirimizi.



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *