28.10.2023, 07:13, Berlin
Dün ileri dönüşüm diye bir kavram öğrendim. Sonra biz recyclingi neden geri dönüşüm diye çevirmişiz diye düşündüm. İleri gibi pozitif bir sıfatla karşılaştırınca geri göze batar oluyor. İki kavram arasındaki fark ürünün işlevi ve değerlerinde farklılık gösteriyor. Plastik şişeleri toplayıp başka plastik ürünler üretmek geri dönüşümken, eski kot pantolondan el yapımı moda ürünleri üretmek ileri dönüşüm oluyor. Bilirsiniz kavramları kendimce yorumlamayı severim. İşin içine yaratıcılık ve sanat kattığımızda ileri dönüştürmüş oluyoruz. Japonların kintsugisi gibi bir şey. Kırılmış bir vazoyu altın rengi yapıştırıcı ile eskisinden daha güzel hale getirmek örneğin. Bir Japon felsefesi olan wabi-sabi de kusurların ve geçiciliğin güzelliğini kutlar. Kintsugi de buradan gelir. Ortaya çıkan yeni vazo gerçekten de eskisinden güzel gelir gözümüze. Tamirat izlerinde sanatçının dokunuşunu görürüz, eski ve nedense daha kıymetli olduğunu hatırlatır bize. Nesnelere böylesine hoşgörü ile yaklaşırken insanlara neden yaklaşmıyoruz diye düşünüyorum. Nesnenin en farklısı bizim olsun isterken, insanın en farklısı bana en uzak yerde olsun isteriz. Bazen bizim de kusurlarımız kırıklıklarımızdan gelir. Kimse durup da kusurlarımızı seyre dalmaz. Kırığımızın ya da çatlağımızın boyutunu daha da büyütürcesine ittiriverirler bir köşeye. İnsan olmakta kusura yer yoktur. Halbuki evrendeki en kusurlu can da biz değil miyiz? Gün yüzüne çıkarmadığımız kusurlarımızı bildiğimizden mi tahammülümüz yok başkasının kusurunu görmeye? Altına bulamak yerine en derine gömdüğümüz, belki de sırf başkasında yok diye kusur gördüğümüz o yanlarımız ağırlaştırıyor bizi. Keşke bizi de bulasalar altın tozuna.
Leave a Reply