02.11.2023, 07:00, Berlin
Sanat ruhun aynasını temizler diye bir söz okudum. Kim dediyse hoşuma gitti. Ortaokuldayken yaşadığım şehirde bir kültür merkezi kuruldu. Orada ilk izlediğim oyun Altan Erkekli’nin tek kişilik gösterisiydi. Sonrasında tiyatro ekipleri zaman zaman ziyaret etti şehrimizi ama çok meşhur bir oyun hatırlamıyorum. Gelen tiyatrolar isimsiz olsa bile oyunları kaçırmamaya çalışırdım. Bir gün kırk derece ateşim varken sırf tiyatroya gidebilmek için herkesten gizlemiştim durumu. Eve varınca yatak döşeklik olmuştum tabii. Yine ortaokuldayken İstanbul’a halamları ziyaret etmek için gittiğimde BKM’de Sen hiç ateş böceği gördün mü? oyununu en önden izlemiştim. Sanatla kurduğum ilk derin bağ da odur sanırım. Öyle bir içime işlemişti ki izlediğim şey lisenin ortalarına kadar tiyatro sanatçısı olmak istemiştim. Üniversiteyi büyük bir şehirde okumama karşın birkaç klasik müzik konseri ve tiyatro dışında sanatla bağımı çok da koruyamadım. Biraz hayatta kalabilmek üzerine bir yaşamım vardı ve küçük şehirden gelen kızın sınırsız özgürlüğe kavuşması dolayısı ile tüm imkanların Alsancak’ta bira içmek için harcanması o zamanlar normal geliyordu. Mezun olup İstanbul’a gittiğimde üç kuruş paralara erişebildiğim tiyatro, opera ve balelerin hem niceliklerine hem de niteliklerine şaşkındım. O dönem bir ara yine yazmaya heveslenip, bırakmıştım. İstanbul’dan ayrılana kadar sanatla bu yakın ilişkimi korudum. Şimdi düşününce nefret ettiğim İstanbul beni sanatla buluşturması adına bir teşekkürü hak ediyor. Ne şanslıyım ki Berlin de tam bir sanat şehri. Maalesef o kadar ucuza ulaşamıyoruz opera, tiyatro ve konser gibi sanatlara. Yine de bir sürü ücretsiz sergi, uygun fiyatlı müze var. Yazın katıldığım açık hava konseri ve gezdiğim birkaç sergiyi saymazsak aylardır herhangi bir sanat aktivitesinde bulunmadım. İnsan sanatı özler mi? Özlüyor! Neyse ki edebiyat hep bizimle!
Leave a Reply