Bakmanın etiği

Bu sabah Türkçeye bakım ya da özen etiği olarak çevrilen care ethics üzerine bir şeyler okurken bu kelimelerin Türkçe ve İngilizce karşılıklarını düşündüm. İngilizcede care farklı anlamlar barındırıyor: Birine bakmak, biriyle ilgilenmek, birini ya da bir şeyi önemsemek ve dikkat etmek gibi. Hâliyle care ethics’i bakım etiği olarak çevirmek biraz havada kalıyor, özen daha kapsamlı olsa da yine de eksik kalıyor.

Bu konu bana bakım kelimesinin kökenini de düşündürdü. Bakım kelimesini genellikle tek anlamda kullanıyoruz. Ancak kelimenin kökeni bakmaktan geliyor ve bakmak çok anlamlı bir kelime. Bir kere görmekten farklı, bakmak bilinçli bir eylem. Bu fark bile bize çok şey söylüyor. Aynı zamanda bir şeyin yüzünün bir yöne doğru olması, bir şeyin gelişmesi ya da iyi durumunu koruması için emek vermek, geçindirmek, bir işi birinden beklemek, hastayı muayene etmek, incelemek, kontrol etmek, bir işten sorumlu olmak, itina göstermek, ilgilenmek, yapılabilmesi bir şeye bağlı olmak, gözetmek, korumak, farkına varmak ve özen göstermek anlamlarına geliyor. Bakım yerine bakma eyleminin etiği desek daha iyi olurmuş.

Bu sebeple bu yazımda kendi icadım olan bakma etiği kavramı üzerinden ilerleyeceğim. Bakma etiğinin önemli kavramları arasında ilişkisellik, karşılıklı bağımlılık ve sorumluluk vardır. Bakmak da içinde hem bir yön hem de bir niyet barındırır. Bu yön ve niyet, hayata verdiğimiz anlamı da içerir. Birine bakmak çoğu zaman bir farkındalık hâlidir. Dinlemek, ihtiyacı fark etmek, anlamak. Anlayınca dışlamak, yok saymak ya da nefret etmek mümkün değildir. Elisa Strauss, When You Care isimli kitabında “Başkalarına bakım göstermeyi iyi bir hayatın önünde bir engel olarak görmeyi bırakmanın ve onu hem bireysel hem de toplu olarak anlamlı bir hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak görmeye başlamanın zamanı geldi,” diyor. Birbirimize iyi bakmak, insanlığı iyileştirmek demek.

Bağımlılığın o kadar kötü ve yıpratıcı hâllerine şahit olmuşuz ki, bireysel özgürlüğü artık karşılıklı bağımlılığa tercih ediyoruz. Tek başına var olmayı daha kıymetli buluyoruz. Kendimize direkt ve görünür bir fayda sağlamayan her şeyi zaman kaybı olarak görüyoruz. Görünmez, elle tutulmaz faydaları aramaya sabrımız yok. Başkasına yönelmek kendini unutmaktan çok, kendini bulmanın yolu olabilir, işte bunu ıskalıyoruz. Temas etmek belki de insanlığın en anlamlı yönüdür.

Bakma eylemi yüzyıllardır kadınların sorumluluğunda sayılıyor. Carol Gilligan, In a Different Voice adlı kitabında Erkeklerin adalet merkezli düşünme biçiminin evrensel sayılmasının, kadınların ilişki ve empati merkezli etik sezgilerini değersizleştirdiğini savunur. “Toplum, erkek ve kadın cinsiyet rollerini pekiştirir; erkekleri ve oğlan çocuklarını özerk, bağımsız ve akılcı olmaları için ödüllendirirken, onların ilişkisel sesleri susturulur. Buna karşılık, kızların bağımsız ve özerk sesleri, ergenlik döneminde çatışma yaşadıklarında susturulur.” Süregelen bu baskının, sonunda haklı özgürlüklerine kavuşan kadın kuşağında nasıl etkileri olduğunu daha önceden yazmıştım. Bu baskılar bugünün bireysel bakış açısına da hizmet etti. Erkekler zaten bakmıyordu, kadınlar olarak da bakmamayı bakmaya yeğledik. Jeannette Rankin, bir eleştirmenin kadınların oy hakkı ve sekiz saatlik çalışma gününün kabul edilemez olduğunu, çünkü kadının yerinin ev olduğunu söylemesine yanıt olarak, “Kadının yeri evdir ve evi korumanın yolu, hükümette söz sahibi olmaktır,” demiş. Bu söz daha sonra “Kadının yeri evidir ve ev her yerdir,” olarak alıntılanmış. Feminist yaklaşımlar açısından her iki söz de problemli görülebilir ancak dönemini ve koşullarını göz önüne aldığımızda yani Rankin’e bakıp anladığımızda sözlerinde kolektife dokunan bir yan olduğunu görebiliyoruz.

Ev hepimizin. Muhtaç olmamak değil birlikte ayakta durmak hepimize daha iyi gelecek. Şair, “Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” derken, türküleri açıp bakmadan kapatan insanlardan da dem vuruyor. Ne tek cinsiyete atanmış bir bakma eylemi ne iki cinsiyetli bir bakmama eylemi mutluluk getirdi dünyaya. Hepimiz için kolektif bir bakma hâli diliyorum.