Beş yüz metrelik mutluluk

Bizim ağzımızın tadı yokken, Berlin’e bahar çoktan gelmiş. Park yolumun kıyısında, şehrin kalabalığından uzak, huzurlu bir mezarlık var. Dünya üzerindeki en dingin yerlerden biri.

İkinci fotoğraftaki yol yaklaşık beş yüz metre uzunluğunda. Bahar önce açık pembe kiraz çiçekleriyle karşılıyor seni. İki hafta sonra, onlar usulca dökülürken, sahneye Kanzan türü kiraz ağaçları çıkıyor. Pespembe, top top çiçekleriyle göz kamaştırıyorlar. Bakmaya doyulmuyor. Açık pembeler alınmasın ama gönlümde bunların yeri ayrı.

Yolun görünmeyen tarafında ise başka bir tür ağaç sıralanmış. Sessiz, kendinden emin bir uyum içindeler. Bu beş yüz metrelik yolda insanın mutsuz olması gerçekten zor. Belki yolun sonunda, bıraktığın hüzünleri yeniden alırsın yanına; ama baharın içinden geçerken taşıyamazsın onları.

İnsanın anlam arayışı kâğıt üzerinde Sokratik Dönem’de başlatılsa da, bu arayışın kökeni çok daha eskilere uzanıyor. Yüzyıllardır süren sistematik bir çaba içindeyiz. Ama galiba bulmaktan çok, elimizdeki sezgileri yitiriyoruz. Anlamsızlık denizinde, yüzeyde kalmaya çalışıyoruz hep birlikte.

Bir pankarta şöyle yazıyordu: “Kızı ülkeden çıkarabilirsin ama ülkeyi kızdan çıkaramazsın.” Olaylara uzaktan şahit olduğum için o resme ait olmadığım düşünülebilir. Bu benim için sorun değil; herkesin düşüncesi kendine. Ama benim gerçekliğim bu değil. Coğrafyanın yükü, nereye gidersen git, seninle birlikte geliyor. Nereye gidersem gideyim Türkiyeli’yim.

Böyle zamanlarda başka coğrafyaların insanı düşüyor aklıma. Dünya çok kötü bir yer. Vahşetin yaşanmadığı bir avuç toprak kaldı belki. Yüklerin bir kısmı eşit dağıtılmış ama kalanı coğrafya sahiplerine özel. İzlandalı’nın, İskandinav’ın, hatta genel olarak Avrupalı’nın omuzlarında seksen milyon daha az yük var. Politikanın sadece seçim zamanı hatırlandığı bir hayat. Milletvekillerini, belediye başkanlarını, partilerin il başkanlarını, siyasetçilerin avukatlarını, eşlerini, çocuklarını bilmediğin, tanımadığın bir hayat. Seksen milyon eksik dert. Devlete, adalete, sisteme güvenebildiğin bir rahatlık. Peki bu insanlar ne yapıyor bu seksen milyon eksik tasayla?

Hayat ve zaman başka türlü akıyor olmalı orada. Günlük hayatın basit telaşlarından başka bir şeyle meşgul olmayan dingin bir zihin… Mutluluk, ne suç ne de vicdan azabı. Dümdüz mutlusun, dümdüz nefes alıyorsun, dümdüz yaşıyorsun. İzlandalı bir Berke bloguna neler yazıyor acaba?



2 responses to “Beş yüz metrelik mutluluk”

  1. Soru çalışmadığım yerden geldi hocam😔🤔🤔

    1. Hiçbirimiz çalışmadık.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *