07.06.2024, 06:11, Berlin
Çok konuşmak ne zaman övünülecek bir meziyet oldu bilmiyorum. Benim çocukluğumda çok konuşan insanlar çok konuştuklarının farkında olmadıklarından çok konuşurlardı. Artık farkında ola ola, sözde esprili bir özür eşliğinde çok konuşuyorlar. Online seminerlere katılmayı çok seviyorum. Ancak bu seminerlerin çoğunda bir ya da iki katılımcı alıyor sazı eline, durmak bilmiyor. Sözde soru soracak ama kendi yaşam pratiklerini anlatıyor, fikrini beyan ediyor, neredeyse konuşmacıdan daha çok konuşuyor. Kalan altmış kişinin gerçekten fikirleriyle ya da onun neyi nasıl yaptığıyla ilgilendiğine inanıyor. Çok konuştuğunun farkında arada yarım ağız bir kusura bakmayın ben böyleyim dökülüyor ağzından ama sonra devam ediyor kaldığı yerden. Bir meziyet görüyor yaptığını. Günümüzün problemlerinden biri kişinin kendini fazlasıyla önemsemesi, bu sebeple her şeyi kendinde hak görmesi. En çok ben konuşacağım, dinleyecekler, dinlemeliler çünkü ben konuşuyorum. Konuşkan bir insan değilimdir. Bu bir kişilik özelliği mi yoksa laf ağzımdan çıkmadan önce bu karşı tarafı ilgilendiriyor mu filtremi sürekli açık tutmamdan mı bilmiyorum. Sorulmadan anlatmışlığım pek yoktur. Hatta sorulsa bile anlatmam bazen, laf olsun diye yöneltilen soruları sezerim. Oldu ki dayanamadım söz aldım, ödüm kopar insanları sıkıyorum, çok uzatıyorum diye. Saniyelerimi kendim takip ederim. Benimki de uç bir örnek kabul ediyorum. Ama ilk örnekten daha az rahatsız edici olduğu aşikâr.
Leave a Reply