01.07.2024, 06:39, Berlin
Yaşlı adam kapının vurulmasıyla uyandı. Birkaç gündür uyku düzeni epeyce bozuktu. Vuruşların şiddeti onu huzursuz ettiğinden önce kulübenin yatağa yakın bölümünde asılı tüfeğine yöneldi, sonra perdeyi belli belirsiz açarak gelini kestirmeye çalıştı. Tüfeğini bıraktı ve kapıyı açtı.
“Buyur.”
Kapıyı çalan adamın karın bölgesinden süzülüp pantolonunu bordaya boyamış kanı sonradan fark edince irkildi.
Adam elleriyle karnını tutup muhtemelen kanamayı yavaşlatmaya çalışıyordu. Beyazlaşmış yüzünden ve güçsüz soluklarından yöntemin pek de başarılı olmadığı anlaşılıyordu. Boştaki elini kapının pervazına yasladı, meşede kanlı parmaklarının izi belirdi. Konuşmaya mecali yoktu. Yaşlı adam bayılacağını düşündü.
“Lütfen, lütfen, yardım edin. Peşimdeler öldürecekler beni. Jandarmayı arayın.”
“Ne oldu sana oğlum. Geç hele içeri. Bir yarana bakalım.”
“Lütfen jandarmayı arayın. İki gündür ormanda saklanıyorum. Peşimdeler.”
Yaşlı adam, yaralının pervazdaki kolunun altına girerek onu içerideki divana yatırdı. Takati tükenmiş adam bir çuval gibi bırakıldığı yerde yığılıp kalsa da jandarma diyerek inlemeye devam ediyordu. “Muhakkak peşimdeler, bulacaklar beni, anlamıyorsunuz.”
“Kim peşinde? Burada kimse bulamaz seni. Köylülerin çoğu bile bilmez benim kulübeyi.”
“Köylüler…”
“Ne olmuş onlara?” Yaşlı adam bir yandan konuşurken ilk yardım çantasını çıkardı. Adama su içirdi ve yaraya pansuman yapmaya başladı.
Adam bayılmaya direnir gibi konuşmaya devam ediyordu. “Ekinoks. Köylüler çıldırdı. Beni kurban edecekler.”
“Deli misin oğlum sen? Çok kan kaybetmişsin, kafan bulanmış senin.”
“İnanın. Doğru söylüyorum. Her şey çok güzeldi. Gerçek olamayacak kadar güzel. Kötü bir şey çıkacağını seziyordum. Ama bu… Bu olamaz… Çıldırdılar anlamıyorsunuz. Muhtar baltayla karnımı yardı.”
“Muhtar neden senin karnını yarsın? İyi adamdır.”
“Birden çıldırdılar. Üç aydır köydeyim. Şehirden bunalıp buraya kaçtım. Her şey çok güzeldi. Tüm köy bana kucak açtı. Yedirdiler, içirdiler.”
Yaşlı adam içeriden bir havlu getirip yaranın üzerine bıraktı.
“Kimseyle karşılaştın mı ormanda?”
“Yok. Umudumu kaybetmiştim ki kulübeyi gördüm. Telefonunuz yok mu? Jandarmayı arayalım. Kaçalım buradan. Araba? Araba var mı? Hemen yola çıkalım. Söz veriyorum yolda anlatacağım her şeyi.”
Yaşlı adam “Evet evet. Anlıyorum” diyerek kapının arkasına bıraktığı tüfeğine yöneldi ve adama doğrulttu.
Adam panik hâlinde anlatmaya devam ediyordu. “Doğru söylüyorum, benim hiçbir suçum yok.”
“Evet doğru söylediğini biliyorum. Ne vardı kaçacak? İki gündür seni arıyoruz ormanda. Eğer jandarmaya ulaşsaydın bitmiştik.”
“Sen?”
“Senin yüzünden ekinoksta kurbanımızı veremedik. Tanrılar cezalandıracak bizi. Köyümüze kıtlık gelecek. Şimdi hem sen hem biz kaybettik.”
Tüfeğin sesi ormanda yankılandı, adamın bir eli divandan aşağı düşerken bir eli yarasının üzerindeydi.
Leave a Reply