Bir plaket hadisesi

20.09.2024, 06:12, Berlin

Ana sınıfındaydım. Ne zaman resim yapılacak dense resim kağıdını kaplayan denizin ufacık göründüğü bol katlı ve bol pencereli bir gemi resmi yapıyordum. Resme yeteneği ve ilgisi olan arkadaşlarım çoktan belli olmuştu. Bense bir görev gibi hep aynı resimleri yapıyordum. Şimdi düşününce penceresinde ejderha, uzaylı, yanardağ patlaması bekleyen bir çocuk olarak yaptığım resimler yaratıcılığımdan hiç pay almamış. Bir psikoloğun değerlendirmesini isterdim bu durumu. Filmlerde görülmeyen şeyleri görmüş, mesaj vermek isteyen tüm çocuklar hep aynı karanlık resimleri yaparlar. Benim gemimin her katı ayrı renkti tabii. Öğretmenimiz “Resim yarışması var,” dedi sanırım tüm sınıf katıldık. Ben yine aynı resmi yaptım. Bir ödül günü düzenlendi. En az otuz kişi daha vardı, galiba tüm katılanlara bir plaket verildi. Altı yaşındaki çocukları ve ailelerini bir organizasyona davet edip sadece tahta plaketler verdiler. Ne kalem, ne silgi, hiçbir şey. Eve gittik. Saatlerce plaketin içini açmaya çalıştım. Bir yerde bir çentiği, düğmesi var içinden gerçek hediyem çıkacak sandım. Günlerce sürdü bu durum. Kuru bir plaket almayı kabullenemiyordum. Mutlaka bir şey vardı ama saklıydı, herkes ulaşamayacaktı. Uğraşlarım, annemin ikna çabaları sonuç vermedi. Emindim, plaketten bir şey çıkacaktı. Günler geçti. Plaket kaldırıldı. Herhâlde her sene çıkarıp bir yokladım belki ortaokula kadar. İçinde bir şey olmadığına değil ama onu açamayacak olduğuma ikna oldum belki de. Plaket nerede bilmiyorum. Ben ya da annem kesin atmışızdır, ata sporumuzdur. Şimdi bu konuya nereden geldin diyeceksiniz. Sezer’in şirketinde onuncu yılını dolduran yöneticiler için bir yemek düzenlendi. Ben o gelmeden uyudum, konuşma fırsatımız olmadı o gece. Sabah kalktığımda masanın üzerinde bir hediye kutusu gördüm. Yemek sonrası şirketten vermişler. Merakla yaklaştım. İçinden onuncu yılın kutlu olsun yazan kartlık, sticker, bez peçete ve üç adet lokmalık çikolata çıktı. Kutu kağıt talaşlarıyla doldurulmuş. Herhâlde kırılacak bir şey vardı, Sezer aldı, başka yere koydu diye düşündüm. Yine bir kabullenememe vakası. Sezer uyanınca ortaya çıktı ki başka bir şey yokmuş. Hayal kırıklığımı paylaşınca “Ee bez peçeteyi görmedin mi, üzerimde adım yazıyor,” dedi. Hediye sahibi ikna olmuş, ben olamadım. Ana sınıfındaki plaketi hatırladım. Altı yaşında da otuz sekiz yaşında da benzer tepkileri verebiliyormuş insan. Altı yaşında bir çocuğa plaket vereceğine bir kurşun kalem ver de işine yarasın. Yöneticilerini bin euroluk yemeklere çıkarıp ellerine manasız şeyler tutuşturacağına bir hediye çeki ver, bonus ver mesela. Faydacı mıyım, mantıklı mı, realist mi bilmiyorum. Ama bazı konularda altımda neysem bu yaşımda da oymuşum.



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *