Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

10.01.2025, 16:52, Berlin

Bugün Josh Kline isimli bir sanatçıyla tanıştım. Çağımızın sorunlarını konu edinen çalışmalar sergiliyor. Modern teknolojilerin ve politikaların insan yaşamı üzerindeki etkilerini keşfederek, izleyicileri mevcut ve gelecekteki toplumsal dinamikler hakkında düşünmeye davet ediyor. Son dönem işlerinden biri Social Media. Sergide çeşitli teknolojik aletlere kaptırılan uzuvlar var. “Sosyal medya kişisel yaşamla iş yaşamı arasındaki sınırları silerek mahremiyeti ortadan kaldırdı. Bizi yalnızlaştırıyor, yetersizlik hissini yayıyor ve depresyon salgını başlatıyor,” diyor.

Serginin Selfie isimli eseri en dikkat uyandıran parçalardan biri. Sanatçı bu eserinde kendisinin cenin pozisyonunda üç boyutlu bir replikasını oluşturuyor ve bunu plastik bir poşete koyuyor. Sanat dünyasının da bu işte sorumluluğu olduğunu söyleyip şunu da ekliyor. “Sergi açıkça sanatçıların metalaşmasıyla ilgiliydi. Sosyal medya, sanatçıların ve diğer herkesin sürekli olarak kendilerinin reklamını ve hatta satışını yaptığı bir ortam yaratıyor. Yani bir tür kendi kendini pazarlama aracı.” Buraya kadar her şey çok şahane. Bulabildiğim kadarıyla eserlerine de baktım ve epey etkileyici buldum.

Ancak sonra bir de görüyoruz ki Josh Kline sosyal medya kullanıyor ve bunu şu açıklamayla meşrulaştırıyor. “Sanat sektöründe çalışan pek çok insan işlerinize ilk olarak Instagram’da bakıyor. Fırsatlar Instagram’la geliyor; bu yüzden şu anda bir kariyeriniz olsun istiyorsanız bundan kaçmanız çok zor. Kullanmak zorundaymışım gibi hissediyorum.” Güzel Türkçemizin güzel deyişlerinden biriyle bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Bu çelişkiye sanatçının üzerindekindeki baskı olarak da bakılabilir elbet ama ben o kadar anlayışlı olamadım.

Ancak bu bana kendi küçük hayatlarımızda tutarlı olabilmek için harcadığımız çabayı düşündürdü. Josh Kline çalışmaları önemli yerlerde sergilenen, bilinir bir sanatçı. Görünen o ki o bu tutarsızlıktan rahatsız değil, belki tutarsızlık olarak bile görmüyor. Kendi yaşamınızı düşünün. Vitrininize dizdiğiniz prensiplerinize aykırı davranmak istemediniz mi hiç? Ama tuttunuz kendinizi çünkü polisler içimizde. Ahlaka ve etiğe aykırı eylemlerden bahsetmiyorum tabii ki. Kimseye zarar vermeyecek tutarsızlıklar. Arkadaşınızın anlattığıyla ilgilenmemek, cam şişeyi atmak için geri dönüşüm kutusuna beş yüz metre yürümek istememek, bir işi de sallapati yapmak, ihtiyaç duymadığın bir şeyi almak, duygularını göstermemeye çalışmak, kitap okumak yerine boş boş telefona bakmak gibi şeyler…

Kendimize karşı ne kadar acımasızız değil mi? Belki de mesele, kendi içimizdeki polislerle uzlaşmayı öğrenmek. Hayatta her zaman tutarlılığı koruyamayız, belki de korumamalıyız. Tutarsızlıklar, çelişkiler, hatalar… Bunlar insan olmanın bir parçası. Kendimize karşı daha nazik olabilirsek, o zaman başkalarının çelişkilerine de daha anlayışlı bakabiliriz. Vitrinin arkasında hâlâ karmaşık, çelişkili ve insanca yanlarımız var. Ve belki de en insani şey, bu yanlarımızı kabullenip, arada sırada kendimize küçük özgürlükler tanıyabilmektir.

Sanatçıyla tanıştığım makale: https://www.artnewspaper.com.tr/2025/01/08/sanatcilarin-basina-gelen-en-kotu-sey-sosyal-medya



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *