Buket

Senelerdir kendime çiçek alırım. Ama geçen gün bir adım daha attım; bu kez kendime bir buket yaptırdım. Öyle alelade değil, özenle seçilmiş, zarafetle sunulmuş bir buket… Dünyanın en güzel çiçekleri şu an evimde. Çünkü onları ben seçtim. Renklerini, kokularını, dokularını ben belirledim. Profesyonel bir dokunuşla bir araya geldiler ve bana sunuldular. Bir sonraki buketime kadar, en güzeli bu. Onu evde peşimde dolaştırıyorum; hangi odada olursa olsun, baktıkça içim aydınlanıyor.

Bu buket, beni zorlayan bazı süreçlerle yüzleşmemin hediyesi oldu. O an geldiğinde fark ettim ki, en çok kaçındığım duyguyla göz göze gelince stres dağılıyor. Hayat tercihlerden ibaret. Ve bu tercihler arasında, bazıları “seçmeli dersler” gibi… Seçmeli derslerde kendimi yormayacağım. Sadece bana iyi gelenleri seçeceğim.

Uzun zamandır sadeleşiyorum. Dışarıdan bakınca küçücük kaldım belki, ama içim bir saray, bir orman, bir deniz gibi genişliyor. Bana iyi gelmeyen kapıları kapattıkça içimde yeni bir salon kuruluyor, yeni bir ağaç filizleniyor, yeni bir ada ortaya çıkıyor.

Bu adaları keşfetmeyi, yeni salonlarımda insanları ağırlamayı, içimde büyüyen ağaçları anlatmayı seviyorum. Ama o salonların tozunu, ağaçların hastalığını, denizin fırtınasını kimseyle paylaşma ihtiyacı duymuyorum. Anlattığımda kollarını sıvayıp gerçekten işe koyulacak o bir kişi zaten yanımda. Gerisi sessizlik. Ve sessizlik bu hayatta en sevdiğim şeylerden biri.

Hani şiirde diyor ya:

Zerrece tamahım yoktur…

Kula minnet eylemem…

İşte tam da bu.



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *