26.11.2023, 07:44, Berlin
Dünkü yazımda da sabıra değinmiştim ama sabırla ilgili söyleyeceklerim bitmemiş. Sabırsızlığın bir lanet olduğuna inanıyorum ve ben lanetlenmiş bir insanım. Sabırsızlığımın boyutlarını örneklendirmem gerekirse; yavaş insana tahammülüm yoktur, biri yavaş iş yaparken izlemeye dayanamadığımdan ya elinden alır ben yaparım ya da görmemek için başka bir odaya geçerim. Her şeyi hızlandırarak izler ve dinlerim. Durmaya asla dayanamam. Bilmediğim bir yerde yanımdaki yol bulmaya çalışırken bile manasızca yürürüm sağa sola. Benimle buluşmaya beş dakika geç kalırsanız mümkün olan her şekilde bu durumu kafanıza kakarım. İnsan sabrı öğrenebilir mi bilmiyorum ama deniyorum. Benim aksime eşim sabrın sözlük karşılığıdır. Ve muhtemelen bir önceki cümlede bahsi geçen “deniyorum” söylemime gülecektir. Eylemlerimde değil ama duygularımda sabırlı olmayı deniyorum daha çok. Sinirlene, üzüle, hayal kırıklığına uğrayayazarken farkındaysam nefes almaya çalışıyorum. Bir süre sonra duygunun ilk yoğunluğu azalıyor. Mantık çerçevesinde değerlendirmeye çalışıyorum duygularımı. Dün Semih Saygıner’in Nilay Örnek’le söyleşisini dinledim. Bir konuya emek ve zaman harcamaktan bahsederken “hemen olsun istiyoruz” diyor. Çok haklı. On beş senedir günde en az on saat bilgisayar karşısında oturuyorum. Bir aydır yoga yapıyorum. İki senedir bana gün yüzü göstermeyen boyun ağrım geçti. Ama yetinmiyorum bekliyorum ki vücudumda hiçbir kütürtü kalmasın, hocanın esnekliğine kavuşuvereyim hemen. On beş seneyi bir ayda sıfırlayabileceğimi düşünüp kendi kendime sabırsızlanıyorum. Vazgeçmemeyi öğrenmek de sabırlı olmayı öğrenmek bir yerde. Şimdilerde vazgeçişlerin yerini devam edişler alıyor hayatımda. Devamsızlıklarım azalıyor.
Leave a Reply