An’lar
-
Zengin Mutfağı
Şener Şen’i sahnede izlemek onun seksen dört yaşına, benim otuz sekiz yaşıma nasip oldu. Sahneye ilk çıkışı, alkışlarla yıkılan salon, hayatımın her dönemine iz bırakmış bir sanatçıya bu kadar yakın olmak beni çok duygulandırdı. Bir ömrü sadece sanata adamak, böyle yetenekli olmak ve yeteneğinin tüm ülke tarafından fark edilmiş olması, Berlin’de daha oyun başlamadan sadece… Continue reading
-
Prag bahane, buluşmak şahane
Edebiyat bana şahane kapılar aralayıp beni şahane insanlarla buluşturdu. Sadece bunun için bile hayata müteşekkirim. Sezen’le çok kısa süre devam ettiğim bir atölyede buluştuk. O atölyenin amacı beni onunla buluşturmakmış sanki. İki buçuk sene önceydi. Her gün saatlerce yazıştık. Konu edebiyattan başlayıp hayatlarımıza uğruyor sonra tekrar edebiyata dönüyordu. O yakınlık bir telefon mesajlaşmasıyla nasıl sağlandı… Continue reading
-
Museum Ephraim – Palais
Berlin’in en güzel semtlerinden Nikolaiviertel’deki şahane Rokoko bina Berlin’in şehir müzelerinden birine ev sahipliği ediyor. 1762-1766 yılları arasında, Prusya Kralı II. Friedrich’in sarrafı Veitel Heine Ephraim için mimar Friedrich Wilhelm Dieterichs tarafından inşa edilmiş. 1936/37’de yıkılıp aslına uygun olarak tekrar yapılmış. Berlin’de o dönemleri sağ atlatan bir bina var mı emin değilim. Şehrin ağaçları, doğası… Continue reading
-
Beş yüz metrelik mutluluk
Bizim ağzımızın tadı yokken, Berlin’e bahar çoktan gelmiş. Park yolumun kıyısında, şehrin kalabalığından uzak, huzurlu bir mezarlık var. Dünya üzerindeki en dingin yerlerden biri. İkinci fotoğraftaki yol yaklaşık beş yüz metre uzunluğunda. Bahar önce açık pembe kiraz çiçekleriyle karşılıyor seni. İki hafta sonra, onlar usulca dökülürken, sahneye Kanzan türü kiraz ağaçları çıkıyor. Pespembe, top top… Continue reading
-
Bazı an’lar
Bazı anların hissini zaman geçtikten sonra tekrar hatırlayabilmek için buraya not düşüyorum. Çoğunlukla o yazıyı yazdığımı unutmuş oluyorum ama dönüp okuyunca hissi bıraktığım yerde beni bekler buluyorum. Burası Nikolaikirche (Aziz Nikola Kilisesi). Berlin’in ilk yerleşim bölgesi Nikolaiviertel’de bulunuyor. Nikolaiviertel, en sevdiğim yerlerden biridir. Başka bir zamana ışınlanmış duygusu verir. Şehrin tam ortasında bulunmasına ve epey… Continue reading
-
Seda Yüz Komedi Gösterisi
1 Nisan’da Seda Yüz’ün komedi gösterisine gittik. Ruh hâlimiz komedi kaldıracak bir durumda değildi ancak bileti çok önceden almıştık. Ne yalan söyleyeyim aralıksız gülmek çok iyi geldi. Bugünlerde beni telefondan ve gündemden uzaklaştıran her şey çok iyi geliyor. Seda Yüz’den önce sahneye Berlin’de yaşayan komedyen Ayten Karadeniz çıktı, ona da çok güldük. Ve ardından Seda… Continue reading
-
Sümbüle övgü
Sümbül en sevdiğim çiçek. Tam da mevsimi. Bizim parka da ekiyorlar. Sümbül kokusu kovalıyorum parklarda. Dün markette görünce sevinçle bir demet de eve aldım. Kokusu tüm kötülüklerin üzerini örttü sanki. Sanki çocuklar serbest bırakıldı. Evimiz çok büyük değil. Tüm eve yetiyor kokusu. Ben yine de hangi odaya geçersem yanımda taşıyorum vazoyu da. Kokuyu birinci elden… Continue reading
-
Şiir İnceleme & Kolaj Atölyesi – İstanbul’u Dinliyorum
Lütfen alıcılarınızın ayarıyla oynamayın, açıklayabilirim 🙂 Geçtiğimiz haftalarda çok keyifli bir atölyeye katıldım. Yukarıda gördüğünüz ne idiği belirsiz şey de benim eserim. Hiç davetkâr değil biliyorum. Neyse ki diğer eserleri görmüyorsunuz da bir kıyas yapılamıyor 🙂 Ama dürüst olacağım en göze hitap etmeyen benimkiydi. Ne yapalım herkesin sanatına kimse karışamaz. Geçtiğimiz aylarda Berlin’de bir Türkçe… Continue reading
-
Patricia Kopatchinskaja & Fazıl Say konseri
Hoşlandığım etkinlikleri burada paylaşmaktan keyif alıyorum. 18 Mart gecesi, 19 Mart’a bizi neyin beklediğini bilmeden çok güzel bir konsere gittik. Gündem sebebiyle şimdi paylaşabiliyorum. Fazıl Say sağ olsun Berlin’e sık sık geliyor, biz de düzenli olarak takip ediyoruz. Bu kez keman virtüözü Patricia Kopatchinskaja ile geldiler. İkili aslında uzun süredir beraber çalışıyormuş ancak ben ilk… Continue reading
-
Evde yokken misafir gelmiş!
Bir gün parka gitmedim, bahar gelmiş. Ağacından çalısına türlü türlü bitki nasıl böylesine senkronize olabilmiş de yeşillenmiş, şaşkınım. Yüz insan koysak; kolumuzda saatlerimiz, elimizde iletişim kelepçelerimiz böylesini yapamayız. Düzenden çok ayrı düşmüşüz. Saate ve telefona değil, düzenle bir olmaya ihtiyacımız var. Geçen yaz parkta kitap okumaya başladım ama genellikle akşam saatlerine ya da hafta sonuna… Continue reading