An’lar
-
Farklı bir eylül
Parkların tadını yine edebiyatseverler çıkardı. Ağustos epey güneşliydi. Eylül de güneşli başladı. Şort giyebildiğim bir eylül, Berlin’de bir ilk. Daha ne olsun. Temmuzda öyle şikâyet ettik ki sanırım utandı Berlin. Akşam yedi buçuk. İkinci yürüyüşüm. Park sessiz, birkaç kişi kalmışız. Okuyor ve yazıyoruz. Hayat güzel. Continue reading
-
Delcy Morelos, Madre
Bu müze salonunu kaplayan kocaman şey bir toprak yığını. Dünyanın en güzel kokulu yerleştirmelerinden birini görmüş oldum. Kolombiyalı sanatçısının kil, toprak, saman, ot, tarçın, karanfil, karabuğday, chia tohumu ve baldan oluşan bu anıtsal eseri sıcaklık, koku ve dünyevî ve duyusal bir deneyim sunuyor. Morelos’un işleri genellikle çürüme, yenilenme ve doğanın döngüsel ritimlerini merkeze alıyormuş. Bu… Continue reading
-
CHANEL Commission: Klára Hosnedlová. embrace
Hamburger Bahnhof’un devasa salonuna adım attığınız an kalakalıyorsunuz. Yerleri kaplayan sert beton plaklar, tavandan yere kadar sarkan keten ve kenevirden dokunmuş ağır duvar halıları, gölgeler, toprak tonları… Bunların arasından yükselen eski hoparlör kuleleri ve metal paneller bir şehrin hem endüstriyel yüzünü hem de ilkel dönemlerini birleştiriyor gibiydi. Ses, serginin en büyük bileşeni diyebilirim. Tarihi salonun… Continue reading
-
Museum Knoblauchhaus
Hafta sonu Berlin’de savaştan sağ çıkmayı başaran nadir yapılarından biri olan Knoblauch Evi’ni ziyaret ettim. Ev, 1759 yılında inşa edilmiş ve özellikle Biedermeier dönemi yaşam tarzını yansıtan eşya ve düzeniyle dikkat çekiyor. Biedermeier, 1815 ile 1848 yılları arasında, özellikle Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi Alman etkisindeki coğrafyalarda görülen bir kültürel, sanatsal ve toplumsal dönemmiş. Adını,… Continue reading
-
Kusurlu başlangıçlar
Bilenler bilir tam bir proje insanıyımdır. Programlar oluşturayım, süreçler tanımlayayım, notlar alayım, araştırmalar yapayım… Bir şey aklıma düştüyse üzerine çalışmaya başlamak zorundayım. Ben varsam olayların boyutu her zaman büyür. Bu durum çevrem için zaman zaman yorucu olsa da şimdiye dek bir zararını görmedim. Nisan ayında aynı kafenin aynı masasına oturmuş aynı kiliseyi ardında gökyüzüyle fotoğraflamıştım.… Continue reading
-
Aydınlık geceler, orman ve Berlin Filarmoni
27 Haziran’da Berlin Filarmoni’yi açık havada dinlemeye gittik. Sahnenin adı Waldbühne, yani Orman Sahnesi. Gerçekten Berlin’in ormanlık alanlarından birinin içindesiniz. Şehrin biraz dışında yollar, bulvarlar, alanlar kocaman. Şehirde aslında ne kadar klostrofobik yaşamlar sürdüğümüzü bir kez daha fark ettim. Yine de Berlin’de olduğumuz için şanslıyız. Sezon kapanışı konserinin şefi Gustavo Dudamel. Venezuelalı şefle Berlin Filarmoni… Continue reading
-
Buket
Senelerdir kendime çiçek alırım. Ama geçen gün bir adım daha attım; bu kez kendime bir buket yaptırdım. Öyle alelade değil, özenle seçilmiş, zarafetle sunulmuş bir buket… Dünyanın en güzel çiçekleri şu an evimde. Çünkü onları ben seçtim. Renklerini, kokularını, dokularını ben belirledim. Profesyonel bir dokunuşla bir araya geldiler ve bana sunuldular. Bir sonraki buketime kadar,… Continue reading
-
Die Havel Symphoniker
Havel Senfoni Orkestrası mahallemize geldi. Görkemli salonlarda klasik müzik dinlemeyi severim ama sanatın günlük hayata karışması da bir o kadar güzel geliyor bana. Parkımızda konser olacağını duyunca katlanır sandalyelerimizi, yiyecek ve içeceğimizi alıp parka vardık. Şortla, terlikle konser dinlemenin keyfi bambaşka. Açık hava konserleri, hele çok profesyonel olmayanlar, kusursuz bir müzikalite sunmaz belki ama bambaşka… Continue reading
-
Cuevas del Drach
Mallorca’dayken Drach Mağarası’nı ziyaret ettik. Mağara sistemi çok eski zamanlardan beri biliniyormuş, ilk yazılı kayıtlar 1338 yılına kadar gidiyor. 19. yüzyılda mağaranın haritasını çıkarmak için Fransız kâşif Édouard-Alfred Martel görevlendirilmiş. Martel mağaranın en dikkat çekici yeri olan yeraltı gölünü keşfetmiş. Göl, günümüzde onun adıyla Lago Martel olarak anılıyor. Mağara yaklaşık 1.200 metre uzunluğunda ve 25… Continue reading
-
Pınar Fidan Komedi Gösterisi
Kadın komedyenlere bayılıyorum. Dün Pınar Fidan’ı izledik. Aralıksız güldüm. Bu alandaki erkek hegemonyasının kırılmaya başlaması da beni çok mutlu ediyor. Ayrıca şimdiye dek izlediklerim arasında en uzunuydu. Tam iki saat sahnede kalarak bizleri güldürdü. Seda Yüz gösterisiyle ilgili yazımda desteğimi hep kadınlardan yana kullanacağımı yazmıştım. Bu prensibime sadık kalıyorum. Aldığım ve okuduğum kitaplar arasında hep… Continue reading