An’lar

  • Liebermann Villa

    Yılın son güneşli günlerinden birinde Wannsee Gölü kıyısındaki Liebermann Villası’nı ziyaret ettik. Burada yaşasaydık ya şair ya ressam olurduk diyeceğimiz bu köşk, empresyonist ressam Max Liebermann tarafından 1909 ile 1910 yılları arasında yaptırılmış. “Göldeki şatom” dediği bu evde ailesiyle birlikte şehirden kaçıp yaz aylarını geçirirmiş. Liebermann, hem eserleriyle hem de Berlin’in kültürel yaşamındaki rolüyle, 19. yüzyıl sonu… Continue reading

  • Vaginal Davis – Fabelhaftes Produkt

    Hafta sonu marjinal bir sergi gezdim. Sahne adıyla Vaginal Davis, sanatın birçok alanında işler ortaya koymuş. Performans sanatçısı, yazar, fanzin yaratıcısı, görsel sanatçı, deneysel film yapımcısı, kendi tanımıyla bir Blacktress (siyah aktris) ve “drag teröristi”. 1970’lerin sonlarından bu yana eserleri sanatın, müziğin ve performansın sınırlarını zorluyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde Kara Panterler’in toplumsal adalet için yürüttüğü mücadeleden ilham… Continue reading

  • Farklı bir eylül

    Parkların tadını yine edebiyatseverler çıkardı. Ağustos epey güneşliydi. Eylül de güneşli başladı. Şort giyebildiğim bir eylül, Berlin’de bir ilk. Daha ne olsun. Temmuzda öyle şikâyet ettik ki sanırım utandı Berlin. Akşam yedi buçuk. İkinci yürüyüşüm. Park sessiz, birkaç kişi kalmışız. Okuyor ve yazıyoruz. Hayat güzel. Continue reading

  • Delcy Morelos, Madre

    Bu müze salonunu kaplayan kocaman şey bir toprak yığını. Dünyanın en güzel kokulu yerleştirmelerinden birini görmüş oldum. Kolombiyalı sanatçısının kil, toprak, saman, ot, tarçın, karanfil, karabuğday, chia tohumu ve baldan oluşan bu anıtsal eseri sıcaklık ve koku üzerinden dünyevi, uhrevi ve duyusal bir deneyim sunuyor. Morelos’un işleri genellikle çürüme, yenilenme ve doğanın döngüsel ritimlerini merkeze… Continue reading

  • CHANEL Commission: Klára Hosnedlová. embrace

    Hamburger Bahnhof’un devasa salonuna adım attığınız an kalakalıyorsunuz. Yerleri kaplayan sert beton plaklar, tavandan yere kadar sarkan keten ve kenevirden dokunmuş ağır duvar halıları, gölgeler, toprak tonları… Bunların arasından yükselen eski hoparlör kuleleri ve metal paneller bir şehrin hem endüstriyel yüzünü hem de ilkel dönemlerini birleştiriyor gibiydi. Ses, serginin en büyük bileşeni diyebilirim. Tarihi salonun… Continue reading

  • Museum Knoblauchhaus

    Hafta sonu Berlin’de savaştan sağ çıkmayı başaran nadir yapılarından biri olan Knoblauch Evi’ni ziyaret ettim. Ev, 1759 yılında inşa edilmiş ve özellikle Biedermeier dönemi yaşam tarzını yansıtan eşya ve düzeniyle dikkat çekiyor. Biedermeier, 1815 ile 1848 yılları arasında, özellikle Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi Alman etkisindeki coğrafyalarda görülen bir kültürel, sanatsal ve toplumsal dönemmiş. Adını,… Continue reading

  • Kusurlu başlangıçlar

    Bilenler bilir tam bir proje insanıyımdır. Programlar oluşturayım, süreçler tanımlayayım, notlar alayım, araştırmalar yapayım… Bir şey aklıma düştüyse üzerine çalışmaya başlamak zorundayım. Ben varsam olayların boyutu her zaman büyür. Bu durum çevrem için zaman zaman yorucu olsa da şimdiye dek bir zararını görmedim. Nisan ayında aynı kafenin aynı masasına oturmuş aynı kiliseyi ardında gökyüzüyle fotoğraflamıştım.… Continue reading

  • Aydınlık geceler, orman ve Berlin Filarmoni

    27 Haziran’da Berlin Filarmoni’yi açık havada dinlemeye gittik. Sahnenin adı Waldbühne, yani Orman Sahnesi. Gerçekten Berlin’in ormanlık alanlarından birinin içindesiniz. Şehrin biraz dışında yollar, bulvarlar, alanlar kocaman. Şehirde aslında ne kadar klostrofobik yaşamlar sürdüğümüzü bir kez daha fark ettim. Yine de Berlin’de olduğumuz için şanslıyız. Sezon kapanışı konserinin şefi Gustavo Dudamel. Venezuelalı şefle Berlin Filarmoni… Continue reading

  • Buket

    Senelerdir kendime çiçek alırım. Ama geçen gün bir adım daha attım; bu kez kendime bir buket yaptırdım. Öyle alelade değil, özenle seçilmiş, zarafetle sunulmuş bir buket… Dünyanın en güzel çiçekleri şu an evimde. Çünkü onları ben seçtim. Renklerini, kokularını, dokularını ben belirledim. Profesyonel bir dokunuşla bir araya geldiler ve bana sunuldular. Bir sonraki buketime kadar,… Continue reading

  • Die Havel Symphoniker

    Havel Senfoni Orkestrası mahallemize geldi. Görkemli salonlarda klasik müzik dinlemeyi severim ama sanatın günlük hayata karışması da bir o kadar güzel geliyor bana. Parkımızda konser olacağını duyunca katlanır sandalyelerimizi, yiyecek ve içeceğimizi alıp parka vardık. Şortla, terlikle konser dinlemenin keyfi bambaşka. Açık hava konserleri, hele çok profesyonel olmayanlar, kusursuz bir müzikalite sunmaz belki ama bambaşka… Continue reading