An’lar
-
Faszination Rom
Hollandalı sanatçı Maarten ven Heemskerck’in beş senelik Roma yaşantısının izlerinin görülebileceği 170 parçalık bir koleksiyon. Koleksiyonda resmin yanısıra heykel çalışmalar, eskizler ve haritalar da bulunuyor. En çok ilgili çeken Momos’un tanrılar Poseidon, Hephaestus ve Athena’nın eserlerini eleştirirken resmedildiği tablo oldu. Tanrılar ortamında olsan da reçel profesörlerinden kaçış yok 🙂 Erhard Etzlaub’un 1500 yılında Roma’ya giden… Continue reading
-
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama Enstitüsü Türk Edebiyatı’ndaki en sevdiğim kitap. Bende yeri çok ayrı. Defalarca okumama rağmen ne kadar özlediğimi bir kez daha hatırladım ve tekrar başlayacağım. Bu oyunu kitabın bir uyarlaması olduğunu unutmadan izlemek gerekiyor. Derya deniz o kitabın tüm duygusu iki saate nasıl sığdırılabilir ki? O sebeple çok önemli karakterlerin ve bölümlerin eksikliğini bilerek gitmelisiniz.… Continue reading
-
Canavar
Bu tatilin güzelliklerinden biri de kendime ve keyif aldığım şeylere ayırdığım zaman oldu. Normalde zamanımı hep aileye ayırırım. Senelerdir İstanbul’u gezmişliğim, bir müze ya da arkadaş görmüşlüğüm yoktu örneğin. Ama tatil sonunda yine de kimseyi memnun edemezsin. Her buluşma, her tatil yetersizdir. Bu sebeple sene boyu keşfettiğim kişisel aydınlanmalarım sayesinde İstanbul’da kendime zaman ayırdım. Gitmeden… Continue reading
-
IL TRITTICO – Giacomo Puccini
Gittiğimiz yerlerin havalı salonları varsa ve bilet bulabiliyorsak mutlaka bir opera izliyoruz. Münih’i de boş geçmedik. Salon gerçekten çok güzeldi. Bina tasarımı epey ilginçti. Fuaye birbirine bağlanan farklı salonlardan oluşuyordu. Alan çok büyük, kalabalığı pek fark etmiyorsunuz. Aynı zamanda her kısmın kendi vestiyeri, barı ve tuvaleti bulunuyor. Daha önce böyle bir sistem görmemiştim, şaşırdım. Görevliyle… Continue reading
-
Alte Pinakothek
Her ne kadar modern sanatı anlamaya çalışsam da çok uzun süre maruz kalmak tekinsiz bir duygu yaratıyor bende. Modern Sanat Müzesi’nden çıktığımız gibi kendimizi geleneksel sanatın huzurlu kollarına bıraktık. Birçok çok ünlü sanatçının birçok eserinin sergilendiği müze muazzam düzenlenmiş. Derli toplu. İnsanı yormuyor. Salonlar arasında akıp gidiyorsunuz. Binanın kendisini de çok beğendim. Rodin, Rembrandt, Raphael,… Continue reading
-
Pinakothek der Moderne
Pinakothek galeri anlamına geliyormuş, Münih seyahatimde öğrendim. 2002 yılından beri hizmet veren bir modern sanat müzesi. Bünyesinde epey enteresan koleksiyonlar barındırıyor. Dizayn koleksiyonu, feminist sanat, heykel, kağıttan yapılmış boyutlu işler… Aynı zamanda Dali, Picasso, Andy Warhol gibi sanatçıların eserlerini görmek de mümkün. Mimarlık üzerine de bir sergi vardı. Konuyla ilgili hiç düşünmediğim şeyler üzerine düşündürdü… Continue reading
-
Münchner Residenz
Görkem, görkem, daha çok görkem. Bavyera saraylarını gezdikten sonra düz altın varaklar gözüme İskandinav stili gelmeye başladı. Saray Almanya’nın en büyük şehir sarayı. 130 odası bulunuyor. Bir noktadan sonra fotoğraf çekmek bile gereksiz geliyor, sanki orada yaşıyormuşçasına alışıyorsunuz görkeme. Burası 1400’lü yıllardan beri hanedana ev sahipliği yapmış. 1918’de ise müzeye dönüştürülmüş. Bir porselensever olarak porselen… Continue reading
-
Neuschwanstein Şatosu
Münih’teki meraklı gözlerden ve kısıtlamalardan sıkılan II. Ludwig bu şatoyu bir kaçış yeri olarak planlamış. Burada 172 gece geçirmiş (yakılan mum sayılarından bu hesaplanmış) ancak tamamlandığını görmeye ömrü yetmemiş. Yapıldığı dönemlerde artık Orta Çağ kaleleri inşa edilmiyor ama Ludwig iflah olmaz bir romantik. İçinde 200 hizmetlinin de yaşadığı bu şato aslında operaya ve Ludwig’in hayranı… Continue reading
-
Oberammergau
Oberammergau yüzyıllardır Bavyera’nın en varlıklı köylerinden. Paramız var ne kadar gösterebiliriz diye düşünürken sempatik bir fikir bulmuşlar. Evlerinin Grimm Kardeşler’in masal kahramanlarıyla süslemeye başlamışlar. Köy aynı zamanda tiyatrosu ile de meşhur. Köyde 10 senede bir İsa’nın çilesinin anlatıldığı Passion Play sergileniyor. 1633 yılında Oberammergau köylüleri, artık vebadan kimse ölmemesin diye tanrıya her onuncu yılda bir… Continue reading
-
Linderhof Sarayı
1864’te kral olarak taç giyen Ludwig II, 1867/68 yıllarında Münih Residenz’deki odalarını yeniden tasarlayarak ve Neuschwanstein Şatosu’nun temelini atarak inşaat faaliyetlerine başlıyor. Aklında başka planlar olsa da bu saray Ludwig II’nin tamamlandığını gördüğü tek büyük saray. Neredeyse 14. Louise’ye adanmış bu sarayın duvarlarında Ludwig’tense Louise’nin tasvir edildiği tabloları ve Fransız saray hayatının yansımalarını görüyoruz. Porselen… Continue reading