An’lar

  • Sevmediğiniz bir işe nasıl katlanırsınız?

    Her boşlukta kendime alan açarak, esnek çalışma saatlerimin hakkını dibine kadar vererek, istediğim her kitabı alabilmemi sağlayan işim için şükrederek, beni sinirlendirdiklerinde nefesime odaklanarak, yakında görünür olacağıma inanarak… Continue reading

  • Işıkları açık bırakın

    Berlin‘in en sevdiğim zamanları. Dünyanın bu zamanını ise hiç sevmedim. Yerkürenin neresine düştüğümüze göre şekilleniyor acılarımız ve ışıklandırmalarımız. Bazı coğrafyalar çok karanlık. Küresel ısınma bile adil davranmıyor. Refah içindekiler daha da refaha, kıtlık içindekiler daha da kıtlığa sürükleniyor. Evren keşke hepimize eşit ışık tutsa, hepimizin yolunu aydınlatsa. Continue reading

  • Gözler

    Küçük bir şehri ziyaret edip yine küçük yerde yaşama hayalleri kurduğum bir sabahtı. Serin hava beni dinçleştiriyordu. Ciğerimdeki taze havanın mı yoksa küçük bir şehirde olmanın huzurunun mu etkisi bilmem duruşum bile dikleşmişti. Ben önümde süzülen tavşana, gözleri olan ağaç bana bakıyordu. Continue reading

  • Kapitalizm kokulu güzellemeler

    “Başlangıçta bakındım ama hayal ettiğim arabayı bulamadım. Ben de kendim yapmaya karar verdim.” diyor Ferry Porsche. Sonuç tam olarak benim cevap anahtarıma uymasa da, gidiş yolundan puan veriyorum kendisine. Continue reading

  • Mevsimler ve renkler

    İlkbahar, yaz, sonbahar paylaşmışlar renkleri Kışa hiç renk, bana hiç sen kalmamış Bekliyorum bulayım diye rengimi Halbuki bir salyangozum ben çamurlaşmış yaprak cesetleri arasında Continue reading

  • Berlinerin

    Kendini bir şehre ait hissetmenin en kolay yolu bir takım tutmak belki de? Continue reading

  • Balonlar

    Her şey yolunda. Hayatınız çok güzel. Hiçbir eksiğiniz yok. Sonra hayatınıza bir minik insanın dahil olacağı haberi geliyor. Önce biraz korkuyorsunuz. Ya kardeşime bir şey olursa? Ya bu yeni gelen insanı sevemezsem? Aylar biraz sorgulamalar ve vicdan azabıyla geçiyor. Sonra minik insan size ve hayata merhaba diyor. O günden sonra o minik insanı görmeden güne… Continue reading

  • Beş senede bir yaşanan bir doğa olayı

    İki sevgili tam beş sene sonra çok sevdikleri Barselona’yla buluşmuşlar. Sevdikleri binaları görmüşler, sevdikleri sokaklarda yürümüşler, sevdikleri mimara selam verip, sevdikleri salaş tapas restoranına gitmişler. Kadın soğuk bir cava söylemiş. Deniz ürünleri ile kadınla beraberken tanışan Antakyalı adam hala şaşarmış denizden her çıkanı yiyen kadına. İstiridyeye soya sosu koydukları için bu sefer deniz ağzına dolmamış… Continue reading

  • Ahenk

    Geçtiğimiz hafta kulaklıklı bir partiye katıldım. Kulaklığınızdan istediğiniz müziği seçip dilediğinizce dans ediyorsunuz. Kimse ötekinin ne dinlediğini bilmediğinden hiçbir figür garipsenmiyor. Farklılıklardan bir ahenk doğuyor. Aslında tam bir hayat metaforu. Hepimizin dinlediği istasyon farklı. Ötekinin ne duyduğu hakkında bir fikrimiz yok. Aslında yadırgama, yargılama hakkımız da yok. Ama bunu hak görüyoruz kendimizde, herkes bizim figürlerimizi… Continue reading

  • Ateş ağacı gölgesinde çocukluğum

    Malta’dan modern tabelaları kaldırdığınız an tarihi bir film çekmeye hazırsınız. Büyük prodüksiyonların neden Malta’yı seçtiği aşikar. Bense başka bir sebepten daha sevdim Malta’yı. Fotoğraftaki bina 1686 yılında inşa edilmiş ve postane binası olarak kullanılıyor. Çocukluğu postane binalarında geçmiş biri olarak doğumumdan tam 300 sene önce inşa edilmiş bu bina beni epey heyecanlandırdı. Bir de binanın… Continue reading