Denemeler
-
Kanon, klasikler ve cızırtılar
Geçtiğimiz günlerde Eric Schliesser’in derlediği Felsefenin İhmal Edilmiş On Klasiği isimli bir kitapla karşılaştım. Kitap, felsefe tarihinde yeterli ilgili görmemiş, gözden kaçmış felsefi metinleri inceliyor. Bu metinlerden bazılarını araştırdım. İlgimi çekti. İlgi görmemelerine şaşırdım. Tabii konunun uzmanı kişilerin gözünde benim anlayamadığım sebepleri de vardır bu durumun, son derece aşikar olanları da. Kitabın aklıma düşürdüğü soruysa… Continue reading
-
Bakmanın etiği
Bu sabah Türkçeye bakım ya da özen etiği olarak çevrilen care ethics üzerine bir şeyler okurken bu kelimelerin Türkçe ve İngilizce karşılıklarını düşündüm. İngilizcede care farklı anlamlar barındırıyor: Birine bakmak, biriyle ilgilenmek, birini ya da bir şeyi önemsemek ve dikkat etmek gibi. Hâliyle care ethics’i bakım etiği olarak çevirmek biraz havada kalıyor, özen daha kapsamlı… Continue reading
-
Dilin vicdanı
İkinci bir dil konuşmanın ahlaki yargılarımızı nasıl etkilediği üzerine bir makale okudum. Son zamanlarda neredeyse her yazımda söz, ahlaki ikilemlerimize gelirken bu konuya bilimsel olarak ispatlanmış başka bir katman daha eklenmesi yine beni epey düşündürdü. Merak edenler için makalenin linki: https://theconversation.com/how-speaking-in-a-second-language-directly-affects-your-moral-judgement-265211 Makale, bir kişi ikinci dilini kullandığında ahlaki karar verme sürecinin ana dildeki duruma kıyasla değişebileceğini öne… Continue reading
-
Çaresizliğin normalleşmesi
Son zamanlarda sosyal medyada ‘anti-başarı’ içeriklerine denk geliyorum. Bu, özellikle ekonomik belirsizliklerin ve geleceksizlik duygusunun artması, mikro ve makro düzeyde yaşanan mutsuzlukluklarla bir tür alt akım hâline geldi. Uzun süre sosyal medyada hâkim olan anlatı “kendini geliştir, yeter ki iste, her şey mümkün” mottosuydu. Bu söylemlerin üzerimizde yorgunluk, suçluluk ve tiksinti yarattığını hepimiz fark ettik.… Continue reading
-
Doğu-Batı meselesi
Edebiyatımızın ve kültürümüzün güncel meseleleri üzerine sık sık düşünüyorum. Bunlardan biri elbette ki hâlâ ilk meselemiz olan ve varlığımızın sonuna dek uğraşacağımız Doğu-Batı ikilemi. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, hem toplumsal hem de bireysel olarak bizi sancılandıran bir konu. Tanpınar’da, Halit Ziya’da, Orhan Pamuk’ta hissettiğimiz o gerilim en küçük hücrelerimize işlemiş biçimde hep bizimle. Bu konuya ilişkin en… Continue reading
-
Pharmakon
İlaç, bir hastalığı iyi etmek veya önlemek için türlü yollarla kullanılan madde ve çare, önlem anlamlarına geliyor. Arapça’daki derman, şifa anlamına gelen kelimeden türetilmiş. İlk anlamı iyileştirmek olmasına karşın Türkçede anlam kaymasına uğrayan sözcüklerden biri. Böcek ilacı derken aslında böceği öldürecek ama insanın hâkimyetini sürdürecek bir şeyden bahsediyoruz. İnsan merkezci görüşün dildeki yansımalarından biri. İngilizce… Continue reading
-
Etik yüklerimizden kurtulmak mümkün mü?
Yapay zekânın etik sorumluluğumuzu paylaşabilir mi, yoksa yalnızca bir simülasyon mu yaratır sorusunu ele alan muazzam bir makale okudum. Kendi yorumlarımı da katarak düşünmek istiyorum. Yorumlama hatalarını önlemek ve akademik yaklaşımı daha iyi kavrayabilmek için makalenin kendisini de okuyabilirsiniz: https://aeon.co/essays/what-godels-incompleteness-theorems-say-about-ai-morality Düşünün; yargılamalar, kaynakların dağılımı, uluslararası çatışmalar yapay zekânın sorumluluğunda olabilir. Kusurlu ve taraflı insan doğası… Continue reading
-
Tatil kafası
Bugün site için bir yazı yazmak istiyordum. Kafamda olası konular vardı. En öne çıkan ise geçen haftaki Mallorca tatilimdi. Oldum olası gezi yazıları yazmayı seven, ortaokul ödevlerinde hayali ormanlar ve mekanlar yaratarak bunları yazıya döken biriydim. Bu sevgi birkaç sene öncesinde bir gezi bloğu olarak da vuku buldu. Neden devam etmediğime ilerleyen kısımlarda değineceğim. Açıkçası… Continue reading
-
İçimdeki Türkiye
En umut sahibi olmak istemeyenlerimizi bile sarmalayıp, içimize birer ‘acaba’ bırakan bir dönemdeyiz. En takip etmeyenlerimiz bile Türkiye gündemine bulanmış durumda. Uzaklarda yaşasam da içimdeki Türkiye’yi çıkarıp bir kenara bırakamıyorum. O bir organ gibi, kuytu köşelerimde varlığına devam ediyor. Kimliğimin en biricik kısmını tabii ki çıkarıp atmak istemiyorum. Beni ben yapan tüm bileşenler orada gömülü. … Continue reading
-
İçimde kök salan miras
Son zamanlarda hangi kişisel gelişim kitabına ya da konusuna yönelsem karşıma çocukluğum ve çocukluğumda bir yaşam felsefesi olarak kodladıklarım çıkıyor. Belki de yeni dönem ebeveynlerini fazla hassas olmakla suçlayıp, “biz böyle büyümedik de ne oldu kardeşim, hepimiz normal insanlarız” diye ahkam kesip onları pamuk ebeveyn olmakla suçlarken yanılıyoruz. Görünen o ki, farkında olmadığımız kadar yaralıyız.… Continue reading