Günlük

  • Durum güncellemesi

    Takvimler sonbaharı gösteriyor. Aslına bakarsanız benim için sonbahar Ağustos ortasında başlamıştı, çünkü sabah 5:30’da uyandığımda hava artık karanlık oluyor. Tekinsizlik duygusunu severim, ama karanlığın tekinsizliği bende hoş bir his bırakmıyor. İnsanın kendi bu kadar karanlık ve karanlıkta bir varlıkken aydınlık peşinde koşmamız bir tezat mı, özlem mi, umut mu? Geçtiğimiz ay pek okumadım ve üretmedim.… Continue reading

  • Seçilmeyenler kulübü

    Birkaç ay önce adını duymamış olduğum bir yayınevinin öykü yarışmasına katıldım. Jüri üyelerine bile bakmadan, öylece başvurdum. Geçtiğimiz haftalarda sonuçların açıklanması gerekiyordu. Ancak yoğun talep olduğundan(ki her öykü yarışmasına en az o kadar başvuru oluyor) tarihi birkaç hafta ötelediler. Sonra o tarihi de birkaç gün ötelediler. Bu süre zarfında resmî ve elle tutulur bilgilendirme de… Continue reading

  • Mevsimsel olamayan duygu durumu bozukluğu

    Bu yazı Kuzey ve Orta Avrupa’da geçiren insanlar olarak sanırım çoğumuz bir depresyon hâlindeyiz. Temmuz ayı içinde güneşli gün sayısı üçtü. Onlarda da gün içinde yine bulutlanmalar oldu, yağmurlar yağdı. Böyle bir yazın Almanya’dan kıpırdayamadığım bir döneme denk gelmesi de ayrıca sinir bozucu. Kışın nasıl ayakta kalacağız bilemiyorum. Yaz en azından bir umudun simgesiydi. Artık… Continue reading

  • Neden bir bülten?

    Pazar sabahı ilk bültenimi okurlarla paylaştım. Bültene olan ilgi ve güzel yorumlar beni çok mutlu etti. Eğer hâlâ üye değilseniz buradan olabilirsiniz. Üye olup da maili göremediyseniz spam klasörünü kontrol etmekte fayda var. Peki neden bir bültene ihtiyaç duydum? Bloga veyahut bana aşina olanlar hayatımın büyük bir bölümünü okuyarak ve araştırarak geçirdiğimi bilirler. Öğrenmek ve… Continue reading

  • Sevim Burak: kalbime yürüyen iğne

    Bloga bir Sevim Burak bölümü ayırsam yeridir. Sanırım Kafka, Sevim Burak için neyse; Sevim Burak da benim için o. Onu ilk okuduğum günden beri aklıma düşmediği bir gün bile var mı, emin değilim. Şu sıralar Sevim Burak’ın oğlu Karaca’ya yazdığı mektupları okuyorum. Kafka’yla ilgili şöyle diyor: “Benim hocam, tanrım Kafka’dır, bilirsin, o’nu hiçbir zaman aşamıyacağım… Continue reading

  • Cringe olmayana dek cringe olmak

    05.07.2025, 06:05, Berlin Dün, içerik üreticisi Demet Ün’ün şu cümlesine denk geldim: “Yapacağın, paylaşacağın şeyler ‘cringe’ olacak, ta ki bir gün olmayana kadar.” Bu, sadece içerik üretimine değil, tüm yaratma süreçlerine, tüm görünür olma çabalarına yayılabilecek kadar yerinde bir tespit. ‘Cringe’ son yıllarda sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan bir kelime. Türkçeye en yakın karşılığı ‘utanç… Continue reading

  • Ömrün iklimleri

    08.06.2025, 15:39, Mallorca Akdeniz iklimi ve insanı bana iyi geliyor. Güneşin tenimize değil de doğrudan ruhumuza değdiği o kıyı kentlerinde, ortak dilleri olmadan uzun uzun muhabbet eden insanlar var. İkinci defa karşılaştığınızda muhabbete durduğunuz, en kötü uzaktan el salladığınız insanlar… Lezzetli yemekler… Orman yeşilinin aralarına serpiştirilmiş turkuazlar… Hayat, sanki hep bu hâliyle yaşanmalıymış gibi. Bir… Continue reading

  • Woolf’un fenerleri

    05.06.2025, 07:27, Mallorca Woolf’un deniz fenerine bakıyorum. Başka denizlerin kıyısındayız şimdi, başka rüzgârlar esiyor yüzümüze, başka dalgalar çarpıyor kıyıya. Ama olsun, fener aynı fener. Bir kez göz göze geldiysen onunla, nerede olursan ol, her fener artık Woolf’undur. Dalgalar da Woolf’un zaten. Fenerler, denizdekilere kara müjdesi taşır. Peki ya karadakilere? Onlara da denizi müjdelerler herhâlde: “Ulaştın… Continue reading

  • Pardon da biz burada senelerdir bekliyoruz, en sona geçer misiniz?

    29.05.2025, 07:29, Berlin Okumayla ilişkim zamanla düzelir sanıyordum ama tam tersi oluyor gibi. “Zaman geçtikçe daha yerleşik okurum, daldan dala atlamam,” diyordum, ama kendimi freni boşalmış bir kamyon gibi İstanbul’un yokuşlarından aşağı yuvarlanırken buluyorum. Bir kavram ilgimi çekiyor, araştırmaya başlıyorum; karşıma bir kitap çıkıyor, o kitap başka bir denemeye götürüyor, o deneme daha önce okuduğum… Continue reading

  • Mutlu Krapp

    19.05.2025, 20:12, Berlin Dün, Beckett’in Krapp’ın Son Kaydı isimli oyununu okudum. Altmış dokuz yaşındaki Krapp her yıl ses bantları kaydeder. Artık yaşlanmıştır. Hayatı boyunca hep geleceği kovalamış, ânı ıskalamıştır. Geçmiş kayıtların arasından birini seçer: Otuz dokuz yaşındaki hâline ait bir bant. Otuz dokuzuma az kalmışken bu metne denk gelmem ilginç bir tesadüf oldu. Krapp çok… Continue reading