Sanatla Düşünüyorum

Sanatın zihnimde uyandırdığı sorular, hisler ve keşiflerle dolu bir alan. Burada, bir sanat eserinin ya da bir sanatçının bana düşündürdüklerini ve hissettirdiklerini paylaşıyorum.

  • Sessizlik

    Finlandiya’da ilginç ve etkileyici bir açık hava yerleştirmesi bulunuyor: Hiljainen kansa (Sessiz Halk) Rauhansalmi bölgesinde, Suomussalmi kasabası yakınlarında bulunan bu dev açık hava sanat eseri, bir tarlanın ortasına yayılmış binlerce insan silueti gibi görünüyor. Aslında tahta parçalarına geçirilmiş otlardan ve kıyafetlerden ibaretler. Yine de ritüel hâlindeki ya da distopik filmlerde bir anda dönüşen insanlara benziyorlar. Sanatçı mesajıyla ilgili… Continue reading

  • Anlam ya Resulallah

    Rivayet odur ki, Evliyâ Çelebi bir gece rüyasında peygamberi görmüş. Heyecandan dili sürçmüş ve “Şefaat ya Resulallah” diyeceğine “Seyahat ya Resulallah” demiş. Peygamberse bu tuhaf dileği kabul etmiş ve “Gez dünyayı” diyerek onaylamış. Babasının pek gönlü olmasa da bu rüyadan sonra kimse önünde durmamış. Karşısına çıkabilecek tüm engellere karşı kaleyi içten fethetmiş. Evliyâ Çelebi çok… Continue reading

  • Bakmadan duramayanlar

    Artemisia Gentileschi (1593–1653 civarı), Barok döneminin en önemli ressamlarından biri. İtalyan, Roma’da doğmuş, daha sonra Floransa, Napoli ve bir süre Londra’da yaşamış. Babası ünlü ressam Orazio Gentileschi. Artemisia, onun atölyesinde yetişti ve erken yaşta olağanüstü bir teknik yetenek geliştirdi. Caravaggio’nun çağdaşıydı ve onun ışık-gölge kullanımından etkilendi. Tabii ki Artemisia’nın hakkının teslim edilmesi yirminci yüzyılda gerçekleşti.… Continue reading

  • Aydınlanmanın gölgesinde

    Karanlık bir oda. Ortada, tek ışık kaynağı olan güçlü bir mum veya lambanın aydınlattığı bir masa. Masanın üzerinde cam bir hava pompası içinde beyaz bir kuş, kanatlarını çırpıyor, nefessiz kalmak üzere. Masayı çevreleyen bir grup insan: kadınlar, erkekler, çocuklar… Her biri farklı bir duygunun ifadesini taşıyor. Bir kadın kuşun hazin sonundan korkmuş, gözlerini elleriyle kapatmış;… Continue reading

  • Wagner ve cancel kültürü: sanatsal deha ve tartışmalı miras

    Richard Wagner’in Der Ring des Nibelungen’i klasik müziğin en iddialı projelerinden biri. Dört opera (Das Rheingold, Die Walküre, Siegfried ve Götterdämmerung) bir araya geldiğinde yaklaşık 15–16 saat sürüyor. Wagner, bu destanı tam anlamıyla sahneleyebilmek için Bayreuth’ta kendi festival tiyatrosunu inşa etti. 1876’daki ilk toplu sahneleme, sanat tarihinde bir dönüm noktasıydı. Wagner’in müziksel yenilikleri günümüz film müziğine kadar uzandı. Her karakter, nesne… Continue reading

  • Coğrafya ve kimlik inşası

    José María Velasco’nun doğa tasvirleri beni derinden etkiledi. Bilmediğim bir coğrafyayı anlatıyordu ama içine girdikçe beni çağıran şeylerin daha katmanlı olduğunu fark ettim. José María Velasco (1840–1912), Meksikalı bir ressam, doğa bilimci ve akademisyen. Özellikle doğa resimleriyle tanınıyor ve Meksika’nın ulusal kimliğinin inşasında önemli bir figür. Meksika, 1821’de İspanyol sömürgeciliğinden kurtularak bağımsızlığını ilan etti. Sonrasında iç savaşlar,… Continue reading

  • Sanatla ne yapıyoruz? Maruz kalmak mı, katkı sağlamak mı, yoksa çalmak mı?

    Sanat eserine baktığımızda ne olur? Bir tablonun önünde durduğumuzda, bir şiiri okuduğumuzda ya da bir performansa tanıklık ettiğimizde gerçekten ne yaşanır? Pasif bir seyir mi, anlam üretimine katılım mı, yoksa yaratıcı bir sabotaj mı? Sanat bir etkileşim hâlidir. Etkileşimin derecesi ise Eco’ya göre eserin açıklık oranına göre değişir. Bir trafik levhasını tek bir biçimde okurken,… Continue reading

  • Yeninin peşinde, yabancılaşmanın kıyısında: Edebiyat-ı Cedide

    Edebiyat-ı Cedide’nin başlangıcı neredeyse bir şiir kazasıyla olmuş: 1896’da Hasan Asaf’ın, Malumat dergisinde yayımlanan Burhan-ı Kudret şiirindeki bir beyit edebiyatımızda yeni bir dönem başlatmış: “Zerre-i nurundan iken muktebes Mihr ü mehe bakmak abes” Bu dizelerdeki “abes” ve “muktebes” kelimeleri bir tartışmanın fitilini ateşlemiş. Çünkü biri “peltek s” (ث), diğeri ise “sin” (س) harfiyle bitiyor. Yani… Continue reading

  • A Ay

    Sevim Burak’a duyduğum hayranlık, yolumu Türk sinemasının en entelektüel filmlerinden birine çıkardı: A Ay. Ama Sevim Burak yalnız değildi bu filmde. Onun yanında John Donne, William Blake, Edip Cansever de vardı. Filmin sanat yönetmenliğini de Onat Kutlar yapmış. Elimde kanıtım olmasa da Tanpınar da filmin içindeymiş gibi geliyor bana. Zamanla kurulan ilişki, geçmişin gölgeleriyle örülmüş… Continue reading

  • Brown hareketi

    Fizik dünyasında Brown hareketi diye bir kavram var. Sıvı ya da gaz gibi akışkanlar içindeki küçük parçacıkların gözle görülür şekilde rastgele ve düzensiz hareket etmesini ifade ediyor. İlk kez 1827’de İskoç botanikçi Robert Brown tarafından gözlemlenmiş ve onun adıyla anılmaya başlamış. Sırtını bilime dayayan ve dayamayan tüm disiplinlerin birbirini etkilemesi gibi bu kavramın da sanat… Continue reading