Sanatla Düşünüyorum
Sanatın zihnimde uyandırdığı sorular, hisler ve keşiflerle dolu bir alan. Burada, bir sanat eserinin ya da bir sanatçının bana düşündürdüklerini ve hissettirdiklerini paylaşıyorum.
-
Sanatla ne yapıyoruz? Maruz kalmak mı, katkı sağlamak mı, yoksa çalmak mı?
Sanat eserine baktığımızda ne olur? Bir tablonun önünde durduğumuzda, bir şiiri okuduğumuzda ya da bir performansa tanıklık ettiğimizde gerçekten ne yaşanır? Pasif bir seyir mi, anlam üretimine katılım mı, yoksa yaratıcı bir sabotaj mı? Sanat bir etkileşim hâlidir. Etkileşimin derecesi ise Eco’ya göre eserin açıklık oranına göre değişir. Bir trafik levhasını tek bir biçimde okurken,… Continue reading
-
Yeninin peşinde, yabancılaşmanın kıyısında: Edebiyat-ı Cedide
Edebiyat-ı Cedide’nin başlangıcı neredeyse bir şiir kazasıyla olmuş: 1896’da Hasan Asaf’ın, Malumat dergisinde yayımlanan Burhan-ı Kudret şiirindeki bir beyit edebiyatımızda yeni bir dönem başlatmış: “Zerre-i nurundan iken muktebes Mihr ü mehe bakmak abes” Bu dizelerdeki “abes” ve “muktebes” kelimeleri bir tartışmanın fitilini ateşlemiş. Çünkü biri “peltek s” (ث), diğeri ise “sin” (س) harfiyle bitiyor. Yani… Continue reading
-
A Ay
Sevim Burak’a duyduğum hayranlık, yolumu Türk sinemasının en entelektüel filmlerinden birine çıkardı: A Ay. Ama Sevim Burak yalnız değildi bu filmde. Onun yanında John Donne, William Blake, Edip Cansever de vardı. Filmin sanat yönetmenliğini de Onat Kutlar yapmış. Elimde kanıtım olmasa da Tanpınar da filmin içindeymiş gibi geliyor bana. Zamanla kurulan ilişki, geçmişin gölgeleriyle örülmüş… Continue reading
-
Brown hareketi
Fizik dünyasında Brown hareketi diye bir kavram var. Sıvı ya da gaz gibi akışkanlar içindeki küçük parçacıkların gözle görülür şekilde rastgele ve düzensiz hareket etmesini ifade ediyor. İlk kez 1827’de İskoç botanikçi Robert Brown tarafından gözlemlenmiş ve onun adıyla anılmaya başlamış. Sırtını bilime dayayan ve dayamayan tüm disiplinlerin birbirini etkilemesi gibi bu kavramın da sanat… Continue reading
-
Kırılan zaman, sızan evren
David Hockney çağdaş sanatın önemli ve yaşayan figürlerinden. Renk kullanımı, Pop Art tarzının ötesine geçip ona derinlik kazandırması, görme biçimleri üzerine kafa yorması sanatının en belirgin özellikleri. Sıradan görünen imgeleri sıra dışı bakış açılarıyla yeniden şekillendiriyor ve böylece bizi gözlemlerimizin ötesine, algılarımızın sınırlarına götürüyor. Sanatçının en meşhur eserlerinden biri olan A Bigger Splash tam da… Continue reading
-
Çıt çıkmayan boşluklar, gürültülü boşluklar
John Cage’in 4’33” adlı eseri 20. yüzyıl müziğinin en radikal ve tartışmalı yapıtlarından biri. En önemli özelliği, notalardan değil sessizlikten oluşması. Eser adını süresinden alır: Dört dakika otuz üç saniye boyunca piyanist çalacakmış gibi yapar ama hiçbir ses çıkarmaz. Bu noktada kendimize şu soruyu sorabiliriz: Amaç gerçekten sessizlik mi? Çünkü bu sessizliğin yerini dinleyicilerin kıpırdanmaları,… Continue reading
-
Sessiz mücadeleler
Amy Sherald, 1973 doğumlu Amerikalı sanatçı. 2018’de Michelle Obama’nın portresini yapmasıyla uluslararası çapta tanınırlık kazandı. Sade ama etkileyici kompozisyonlarıyla saatlerce bakmak isteyeceğiniz portreler yaratıyor. Canlı arka planlar, özenle seçilmiş kıyafetler ve modellerin doğrudan bakışı izleyiciye âdeta görsel bir şölen sunuyor. Portrelerinin merkezinde siyahi bireyler yer alsa da, tenlerini gri tonlarda resmederek ırksal stereotipleri bilinçli biçimde… Continue reading
-
Coğrafya edebiyattır
Sait Faik öykülerini tekrar dinliyorum. Dilim kendisine epey uzak düşse de çok özendiğim ve ilham aldığım yazarlardan biridir. Öyle bir doğa anlatışı vardır ki, doğa kendiliğinden dile gelir. Çabasız, sade, bizden manzaralar… Onun yazısında hiçbir şey büyümez, kocaman bir uyum yaratır. Toplumdan bireye ineriz, dışarıda kalanlara selam veririz. Sait Faik’in balıklarını dinlerken birden Yaşar Kemal… Continue reading
-
İnanç, sapkınlık ve Heretic üzerine
Dinlere inancımı üniversitenin son yıllarında kaybettim. Uzun süre kendimi deist olarak tanımladım, ama bu konu üzerine de fazla düşünmedim. Ta ki yedi-sekiz yıl önce, dine yeniden inanmayı arzuladığım bir dönem başlayana kadar… Bir tür depresyondaydım, beni sarıp sarmalayacak bir şeye ihtiyacım vardı. Çareyi Mesnevi’de ve tasavvuf kitaplarında aradım. Olmadı. Popüler kültürde romantize edilen o hümanizm… Continue reading
-
Emek gasbı
Margaret MacDonald Mackintosh’un The Opera of the Sea (Denizin Operası) isimli eseri size de benim kadar Klimt’in Der Kuss (Öpücük) tablosunu çağrıştırmıyor mu? Eğer öyleyse, yalnız değilsiniz. Ben de bu benzerliği, The Story of Art Without Men (Erkeksiz Sanatın Hikâyesi) isimli kitap sayesinde öğrendim. Margaret, Klimt’ten beş yıl önce bu eseri yaratmış. Ne var… Continue reading