Cepler

19.05.2024, 06:25, Berlin

Tahsin Yücel aynı isimli denemesiyle aklıma cepleri düşürdü. Daha çok içindekiler ve mahremiyetimizle ilgileniyordu. Tarihini merak etse de, araştırmamış. Önceden de yazdığım gibi tam bir cep insanı olduğumdan bu faydalı buluşun gelişimi merakımı celbetti. Bir de ne göreyim, bunun altında da cinsiyetçi yaklaşım ve toplumun kadına dayattırdıkları çıkmaz mı? Neyse ki ben bu konuda da tarafımı çoktan belli etmiş ve kendimin bile farkında olmadığı pasif bir direniş hâlindeymişim 🙂 Ortaçağ’da kadınlar ve erkekler bellerine bağlı torbalar taşırmış. 17. yüzyılın sonunda erkek kıyafetlerine cep dikilmeye başlanmış. Fransız Devrimi’nden sonra ise kadın dernekleri kapatılırken kadının kamusal alandaki hareket kabiliyetini azaltmak için el çantası taşıma zorunluluğu getirilmiş. Çanta sektörünün günümüzde geldiği durum belli. Bu karar aynı zamanda kadına ince görünme dayatmasına da hizmet ediyor. Çünkü kabarık cepler ince belli kadınlar görmek isteyen erillerimizi üzüyormuş. Kıyamam onlara. 1881’de kadınlar için kullanışlı ve cepli giysileri savunan Rational Dress Society kurulmuş. Bir noktada cepleri, pantolonları özetle kıyafetleri geri kazanıyoruz. Ama hâlâ cepli kıyafetin algısı toplum üzerinde aynıdır kanımca. Şık olmayan. Zaten böyle bir iddiası olmayan kimseler için çok da örseleyici bir durum değil. Kadınlar olarak iç ceplerimizde bu ağırlıkları da taşıyoruz işte. Mümkün olduğunda çantadan kaçınırım, taşımayı sevmem. Kartlık boyutunda bir cüzdanım ve üzerinde fazladan halkaya bile tahammül edemediğim bir anahtarlığım vardır. Bir de fısfıs (pandemiden önce de pandemi varmışcasına yaşayanlardanız) ve kağıt mendil. Bir etkinliğe gideceksem bunlara defter kalem ve gözlük kabı eşlik edeceğinden mecbur çantaya geçerim. Ellerim ceplerimde yürümeyi çok severim. Dedem hayatı boyunca cüzdan kullanmadı. Cebinde bir tomar para taşırdı. Lazım oldu mu tomardan çıkarır verirdi. Babanem bunu medeniyetsiz ve hırsıza davetiye çıkarma olarak görürdü. Cepler için bir de gözden ırak gönülden ırak durumu vardır. Çöp taşımam. Bir fiş bile ağırlık yapar bana, ilk çöp kutusunda boşaltırım. Sezer’in ceplerinden keza cüzdanından dört sene öncesine ilişkin biletler ya da fişler çıkabilir. Neden kendine böyle bir yük edinir asla anlamam. Tabii bu yaklaşımımla cebimde para bulmak hiç başıma gelmemiş bir hadisedir. İnsanın paradan ziyade cebinde herhangi bir şey unutabilmesine şaşarım. Beynimde hep en az üç adım öncesinde bileti at, peçeteyi at, fişi at, bozuk paraları boşalt gibi komutlarım vardır. Elimde bir şey taşımayı sevmediğimden her şeyi cebime sığdırmaya çalışırım. Su şişesi, şemsiye, market alışverişi. Cepler çenemi düşürdü, cep insanı olmamın hakkını verdim sanırım. Görünmez iç cepleri de severim ben. İçimize attıklarımız, heybemizi doldurduklarımız, kuşaklarca bize işlenenler. Onları da başka bir zaman yazarım artık.



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *