CHANEL Commission: Klára Hosnedlová. embrace

Hamburger Bahnhof’un devasa salonuna adım attığınız an kalakalıyorsunuz. Yerleri kaplayan sert beton plaklar, tavandan yere kadar sarkan keten ve kenevirden dokunmuş ağır duvar halıları, gölgeler, toprak tonları… Bunların arasından yükselen eski hoparlör kuleleri ve metal paneller bir şehrin hem endüstriyel yüzünü hem de ilkel dönemlerini birleştiriyor gibiydi.

Ses, serginin en büyük bileşeni diyebilirim. Tarihi salonun farklı noktalarına yerleştirilmiş dört devasa hoparlör kulesi, katmanlı bir ses kompozisyonunu mekâna yayıyor. Moravya mikro-lehçelerinde şarkı söyleyen kadınlar korosu Lada’nın vokalleri; çan sesleri, enstrümantal öğeler, kurt ulumaları ve rapçi Yzomandias’ın Çekçe seslendirdiği dizelerle örülmüş bir ses manzaraya karışıyor. Bu ses düzeni, Berlin ve Brüksel merkezli besteci ve performans sanatçısı Billy Bultheel tarafından bu enstalasyon için özel olarak geliştirilmiş. İnsanı kesinlikle ürkütücü, yabanıl, tarih öncesi bir zamana ışınlıyor.

Tavandan yere kadar uzanan altı geniş dokuma duvar halısı asılı. Soluk renkleri, kaba dokuları ve dallanıp budaklanan çıkıntılarıyla hayvan derilerini ya da mitsel yaratıkları andırıyorlar. Bu asılı öğeler, tamamen el dokuması keten ve kenevirden yapılmış ve toprak tonlarında boyanmış. Sanatçı, bu eserleri üretmek için bölgedeki son keten ve kenevir işleyicileriyle işbirliği yapıyormuş. Dışarıdan bakıldığında bu duvar halıları görüş alanlarını kesiyor ve değişken gölgeler yaratarak tekinsizlik hissini damarlarıza akıtıyor. Şöyle bir düşünüyorum da en çok etkilendiğim sanat eserleri bana bu tekinsizliği hissettirenler mi emin olamıyorum. Ama sanatla temasımda önemli bu tekinsizlik duygusu.

Aslında okuduğum bilgilendirmelere göre enstelasyonun belirli yerlerinde daha sıcak ve güvende hissetmem gereken noktalar varmış. Bende hiçbir karşılığı olmadı o alanların. O müzikle bu kim için olası pek bilemiyorum.

Serginin tam olarak karşılığı neydi onu da bilemiyorum ama vurucu olduğu kesin. Her şeye bir anlam yüklememiz gerekiyor mu, dümdüz vuruculuk neyimize yetmiyor onu da bilemiyorum. Özetle bilemediğim, anlatamadığım ama hissettiğim bir sergi.