26.03.2024, 06:36, Berlin
Dün İnci Eviner’in Nilay Örnek söyleşisini dinledim. Sanatçı olmakla ilgili bazı yorumlarda bulundu. Bunları sanatçı olarak değil de üretici olarak düşünüp kendimi ölçüp tarttım. Dünyayla, toplumla sahici bir derdi, varlık problemi olmayanın üretici (kendisi sanatçı ifadesini kullanıyor) olmasına gerek yok, hobi olarak da yapılabilir bu iş diyor. Bu kısım üzerine epey düşündüm. Benim bir varlık problemim var mı? Toplumla, düzenle bazı dertlerim var, bazı öykülerimde de baş gösteren. Ama bu kadarı her bireyde yok mu? Bu şartı sağlayıp sağlayamadığıma çok emin olamıyorum. Diğer madde tutkulu olup, var olan yeteneği beslemek. Tutku, yazdıkça büyüyen bir kar topu. Yapabilir miyim korkularının arasında tutuşan cılız bir mum ışığı. Ama yazdıkça büyüyor. Tüm hayatınızı ele geçiriyor. Bir süre sonra yazdığınız saatleri kovalar oluyorsunuz. Özetle bu maddeye tik atabildim. Diğer madde disiplin. Çoğu yazımın çekirdeğini oluşturan bu konu hakkında tekrara düşmeyeyim. TDK’nın disiplin karşısına iki nokta koyup Berke yazmasına az kaldı. Diğer madde, kendi yarattığımız şey olmadan dünyayı eksik görmek. Dünya üzerinde anlatılmayan konu kalmadı. Ama benim gibi anlatan oldu mu sorunsalı. İnsan içinde yüksek sesle dile getiremiyor olsak da içten içe böyle düşündüğümüzü düşünüyorum. Yoksa neden yazmak isteyelim ki? Bu noktada kendimize karşı pek dürüst olamayabiliriz ama dünyada bir eksik gördüğümüz aşikâr. Doğru olsun ya da olmasın. Bir diğer madde ise ortaya koyduğun işin arkasında da durabilmek. Bu kısım kesin bir şekilde eksik bende. Buradaki yazılarımı ve alanımı çok kişisel bulduğumdan çok daha rahatım. Ama öykülerim konusunda böyle hissetmiyorum. Onları seviyorum ve beğeniyorum. Ama ben bu öyküyü yazdım. Güzel yazdım. Şu sebeplerden dolayı bu öykü iyidir demeye cesaretim yok. Bunu diyebilen var mı bilmiyorum. Bu noktada Ahmet Hamdi Tanpınar düşüyor aklıma. Kendine güvenebilseydi, bu kadar sorgulamasaydı çok daha iyi mi olurdu diyorum. Peki o eserler bu sorgulamaların ürünüyse? Yine de daha mutlu olmasını isterdim. Keşkeleri olmasaydı. Hep elinden kaçırdığı fırsatlara takılıp kalmasaydı. Belki de işin arkasında durabilmek böyle bir şey değil, ben çok uç yorumluyorum. Ama ne kadar yumuşatırsak yumuşatalım bende olmadığı kesin gibi. Basılmış olan öykülerimi açıp okuyamadığımdan bahsetmiştim. Bu günün yoklaması da bu olsun. Siz maddelerden hangilerine tik attınız?
Leave a Reply