22.01.2024, 07:20, Berlin
Annesi oturduğu yerden uzanıp pencereyi kapatınca beyaz boyası aşınmış ahşap doğramadan düşen tortu pencere pervazındaki yığına ilavelendi. Sokaktan eve taşan ayak sesleri duyulmaz oldu. Trenin zangırtısı hâlâ camlardaydı. Kadifesi dökülmüş divandaki sigara deliklerinden parçalanmış süngerleri tutarken annesinin sesiyle irkildi.
“Lan! Yapma dedik ya kaç kere söyleyeceğiz? Delik deşik ettin divanı.” deyip dişlerini gıcırdatarak küllüğe düşen son izmarit henüz soğumamışken yeni bir sigara yaktı. İlk nefeste varlığını unuttuğu Adem’i ikinci nefeste hatırladı. Metal mutfak eviyesinde yakaladığı haşeratı ezerkenki bakış oturdu yüzüne. Tükürürcesine “Yine neden evdesin sen?” diye sordu. Bakışları tülün ardındaki gölgelere dönünce Adem cevap arama zahmetinden kurtulup rahat bir nefes aldı. Hep evdeydi işte, soracak ne vardı? Hem zaten Cafer Ağabeyi evlendiğinden beri burası onun odası değil miydi? Annesi kendi odasına gitsindi.
Annesi sarısı kahverengiye dönmüş divanın üzerindeki en renkli kırlenti göstererek “Ver bakayım şunu.” dedi. Adem çiçek işlemeli kırlenti pencere önündeki plastik sandalye ve annesinin kamburlaşmış sırtı arasına sıkıştırdı. Tahta döşemeyi gıcırdatarak divana döndü. Mavi badanalı duvarda asılı takvim başka bir ayda, boşalmış soba giderindeki isleri hapsetmek için duvara yamaladıkları gazete ise başka bir mevsimde kalmıştı. Takvimi o güne döndürme isteği annesinin gözüne batma korkusuyla söndü. Takvimin asılı olduğu çivi zamanın ağırlığını kaldıramaz olmuş, intiharın eşiğindeydi. Annesi iki sigara daha kaldı oturduğu yerde. Sokağın kendini aydınlatmaz sokak lambası yanınca kırmızı güllü perdeyi çekti, tavandaki sarkan çıplak floresan lambasını yaktı. Adem’i kışın cam açıkken evin içine dolan kediler gibi divandan kovalayıp televizyonu açtı. Adem annesinin sıcağıyla hemhâl olmuş sandalyeye geçti.
Ekrana düşen spiker ağzından dökülen tüm çirkinliklere rağmen odadaki en güzel şeydi. Ne annesine ne Hatice Yengesine benziyordu. Güler’den bile güzeldi belki. Güler güzel miydi? Güler gerçek miydi?
Spiker siyah boyalı mavi gözlerini Adem’e dikerek “Atanamayan öğretmen sayısı bir milyonu geçti.” deyince annesi homurdanarak kanalı değiştirdi. Adem’in önce sırtına sonra kabasına çiviler batar oldu. Aldığı darbe ile öksüren tahta sokak kapısı imdadına yetişti sandı. Ayağa kalktığı gibi sandalyeye düştü. Cilası kalmamış döşemeden çiviler doğuyordu.
Leave a Reply