Coğrafya ve kimlik inşası

José María Velasco’nun doğa tasvirleri beni derinden etkiledi. Bilmediğim bir coğrafyayı anlatıyordu ama içine girdikçe beni çağıran şeylerin daha katmanlı olduğunu fark ettim.

José María Velasco (1840–1912), Meksikalı bir ressam, doğa bilimci ve akademisyen. Özellikle doğa resimleriyle tanınıyor ve Meksika’nın ulusal kimliğinin inşasında önemli bir figür.

Meksika, 1821’de İspanyol sömürgeciliğinden kurtularak bağımsızlığını ilan etti. Sonrasında iç savaşlar, darbeler, işgaller yaşandı. Toplumda birlik duygusu zayıftı, kimlik karmaşası vardı: Yerli mi, Avrupalı mı, melez mi? Ulusal Meksika kimliğine duyulan ihtiyaç büyüktü. Sanatçılar, tarihçiler, edebiyatçılar, ‘yeni Meksika’ fikrini üretmeye başladı. Sanat yine bir ideolojik inşa aracı hâline geldi. Ancak bu sefer amaç sömürgeciliğe karşı olunca, sanki bu durum daha az antipatik geliyor.

José María Velasco’nun eserleri, bu dönemde Meksika’nın doğal güzelliklerini, daha da önemlisi “bizim toprağımız” algısını pekiştiriyor.

Eserlerinde Avrupa’nın pastoral ve mitolojik sahnelerinden uzaklaşıp Meksika’nın ovalarına, dağlarına, bitki örtüsüne odaklanıyor. Meksika efsanelerini alt metne yerleştiriyor. İnsanları ikinci plana atıp doğayı ön plana alıyor. 

Resimleri cidden etkileyici, alışa geldiğimiz manzaralardan başkasını sunuyor. Coğrafya değişince Avrupa’nın melankolik kırsallarının yerini ılıman bir Meksika iklimi alıyor.

Coğrafyanın kimlik inşasında olmasa bile kimlik tanımlamalarında kullanılması Heredot’a dek gidiyor. Daha ilk anlatılarda farklı coğrafya halklarına farklı özellikler atfediliyor. 18. ve 19. yüzyıla gelindiğinde ise ulus devlet bilinciyle coğrafya kimlik inşasının en önemli faktörlerinden biri hâline geliyor.

Meksika’nın geçmişi bize pek de yabancı değil. Tarihlerde kaymalar yaşansa da bizim coğrafyamız da benzer problemlerle boğuşuldu: dış etkiler, farklı kimlikler, parçalanma korkusu, modernleşme baskısı, ulusalcı söylemler… Akla hemen Osman Hamdi geliyor. Sanatları ve motivasyonları çok benzer olmasa da ikisi de bilimden gelen, bir kimlik inşasına (şu veya bu şekilde) hizmet etmiş sanatçılar. Osman Hamdi bana daha ironik ve mizahi geliyor.

Coğrafyanın sahip olduğumuz en önemli kimlik olduğunu düşünmüşümdür, yazmışımdır. Milliyetçi perspektiften bakmadığım için de bu fikirlerimi rahatsız edici bulmamışımdır. Ama bu yazıdan sonra hangi coğrafi kimlik özelliklerimizin doğal, hangilerinin empoze edilmiş olduğunu düşünürken buluyorum kendimi. Coğrafya bir yeryüzü parçası ama ona anlamı yükleyenler de biziz.






2 responses to “Coğrafya ve kimlik inşası”

  1. sevgili berke bu güzel yazı için teşekkürler.
    ben de aklıma gelenleri ekleyeyim:
    içine doğulan coğrafya ile ilgili olarak coğrafyanın etkisini göz ardı etmek olanaksız, ama insanlar en azından hareket edebilme olanağına sahip oldukları için coğrafyaya mahkum sayılamazlar. doğaya uyum kadar, varlığını koruma amacıyla olumsuz koşullardan kaçma, uzaklaşma tavrı da insana doğasından gelen özelliklerdir. ancak içine doğulan toplumun da tutum ve dayatmaları da coğrafya ile ilgili bilinç oluşması sürecinde etkili. insan doğası gereği hareketli yani göçebe bir öznedir. emeğin yarattığı artık değerin farkına varıldığı andan itibaren bu hâl yitirilmiştir. postkapitalizmin imkânlarından birisi de aslında bu hâlin farkına varma ve bu bilincin oluşmaya başlamasıdır. günümüzde bunu yeniden ve en çok yaşayanlar da kadınlardır. dolayısıyla onların bu hâllerinin yarattığı bilinçle coğrafyanın kader olarak görülmekten vazgeçilmesi olanaklıdır.
    bu arada meksikalıların varoluşlarını ve tarihlerini irdeleyen oldukça ayrıntılı ve iyi bir kitap olan oktavio paz’ın “yalnızlık dolambacı” bu yıl okuduğum iyi kitaplardan birisi. öneririm.
    sevgi ve dostlukla

    1. Ne kadar boyutlu bir mesele. Yine düşünmediğim boyutlar getirdiniz. Çok teşekkür ederim. Kitabı da listeye aldım. Sevgiler.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *