28.06.2024, 06:42, Berlin
Nietzsche’nin bengi dönüş kavramını duymuş muydunuz? Felsefe okumalarına başladığımda çok sistemli ilerlemek istiyordum ancak daldan dala atlarken buluyorum kendimi. Birçok şeyi az bilmektense, bir şeyi çok iyi bilmek evladır derler ancak benim yolculuklarım pek öyle ilerlemiyor. Bu da böyle bir yolculuk. Dün bu kavramla ilgili okudum. Aslında kavram farklı yönlerden ele alınabiliyor. Zamanın döngüsü, evrenin kendini tekrar etmesi ya da psikolojik açıdan bir hayat muhasebesi olarak da değerlendiriliyor. Ancak ben varoluşçuluk üzerinden bu konuya geldiğim için buradan yaklaşacağım. Günün birinde bu yazıları umarım konunun uzmanları okumaz. Yalan yanlış ne anlatmış bu çatlak demez. Bu blogtaki her şey gibi bunlar konuların bendeki yansımaları ve düşündürdükleri. Sığlık, yanlış yorumlama, aşırı yorumlama ve saçmalama içerebilir 🙂 Eğer yaşamınız ebedi olarak tekerrür edecek olsaydı, onu neşeyle kabullenmeniz mümkün olur muydu? Hayırsa onu yeniden yaratmanız için neleri yıkmanız gerekirdi? Bu soru aslında baştan sona tüm ömrünüzü işaret ediyor. Bu noktaya gelene dek çekilen tüm acılar, verilen tüm kayıplar… Geçmişimdeki bir dönemle ve kaybetme duygusuyla tekrar tekrar baş etmeye asla gücüm yok. Yazının kalanını oradan bağımsız düşüneceğim. Bu açıklamayı yapmazsam ona haksızlık olurmuş gibi geldi sanırım. Geçmişte yaptığım ya da başıma gelen her şey beni bugüne çıkardı. Bugünkü hayatımda çok sevdiğim, bayıldığım şeyler var; az sevdiğim şeyler var. Ama nefret ettiğim ve tahammül edemediğim hiçbir şey yok. Geçmişimde değerlendiremediğim ya da yanlış değerlendirdiğim birçok şey var ancak yine de deliler gibi rahatsız olduğum hiçbir şey yok. Zaten metaforik değil de realist bir yerden yaklaştığımızda sadece şu zamanı değiştirmeye gücümüz olduğundan soru belki de şu olmalı: Hayatının sonuna kadar hep bugünü yaşamak seni mutlu eder mi? Bu soruya ilk yanıtım “Deli misin? Tabii isterim, hem de bayıla bayıla” oldu. Hayatımın geldiği noktadan son derece mutluyum, hayatıma bayılıyorum. Sonra başka düşünceler üşüştü tabii: Berlin’de evdesin şu an, deniz kenarında bir yazlıkta da olabilirdin. Çalışmak zorundasın, meşhur bir yazar da olabilirdin. Fit olmak için çırpınıp duruyorsun, bu konuları çoktan aşmış bir insan da olabilirdin… Bu ‘da olabilirdin’lerin sonu yok. Hep daha iyisi mümkün, daha kötüsü de. İkinci soru da şuna dönüşüyor sanırım: Mutlu olmadığın şeyleri değiştirmek için nelerden vazgeçmeye hazırsın? Tüm saatlerini okumaya ve yazmaya ayırmak için maaşının yarattığı konfor alanını bırakabilir misin örneğin? ‘da olabilirdin’ler seni hep bir seçim yapmak zorunda bırakıyor. E zaten o seçimler vaktiyle yapılmış olduğu için bugün buradasın. Bazen seçimlerimize dolayısı ile kendimize çok haksızlık ediyoruz. Bugün ‘da olabilirdin’lerin poposuna tekmeyi bastığımız bir gün olsun öyleyse. Herkesin hayatına kimse karışamaz 🙂 Bazen kişinin kendisi bile 🙂
Leave a Reply