21.09.2024, 06:24, Berlin
Benim uç duygularım pek yoktur. Sevgim ve nefretim hariç. Onlarda gereksiz bir fanatizm içindeyim, ya çok severim ya nefret ederim. Çok heyecanlanmam, soğukkanlılığımla meşhurumdur. Tepki vermem. Bilinçli bir karar değil, yaradılış. Duygularım yüzümdedir, dilimde değil. Edebiyatsa beni uçlara taşıyor. Şaşıyorum kendime. İçime başka bir yaratık giriyor sanki. Dün şahane Türkçe kitap seçkisi olan bir kitabevi keşfettim. Tüm çalışanlarına sarılmak istedim. Heyecanım diz boyu, Tomrisciğimizin papatyaları gibi. Duramıyorum yerimde, gözlerim doluyor. Hele bir de “Sipariş de alırız, istediğiniz kitabı getiririz,” demesinler mi? Duygular şelale. Dünya barışı sağlandı, hayata dair dert tasa kalmadı, çocukların mutsuz olma olasılığı dünyadan silindi gibi bir mutluluk hâli. Kabin bagajlı Türkiye tatilleri planladım, evdeki kitaplığı büyüttüm, en son evi de taşıdım bir salonu komple kütüphane yaptım. İletişimde olduğum herkese son dakika haberi geçtim. Tweet attım. Neredeyse CNN’ne bağlanacaktım. Sevdiğim bir yazar keşfedince, muhteşem bir kitap okuyunca, beni heyecanlandıran bir yazı yazınca da aynısı oluyor. Durduramıyorum kendimi. Herkes bilsin, herkes okusun, herkes konuşsun istiyorum. Ertesi gün biraz duruluyorum, “Galeyana getirdin ortalığı,” diyorum. Sarhoşken eski sevgililerine mesaj atan insanların mahcubiyeti çöküyor üzerime. Benim bir suçum yok, edebiyat yaratığı yapıyor hepsini.
Leave a Reply