07.07.2024
Dinlenme tesisinden çıkalı henüz yarım saat olmadan yaşlı Skoda’nın tüm ışıkları yanıp sönmeye başladı. Bakımını aksattığı için kendine, onu yarı yolda bıraktığı için de babasından miras arabaya söverek kenara çekti. Müşteri toplantısı ertesi gündü, en azından erken yola çıkmıştı. Geç kalmayı sevmezdi. Disiplini de arabası gibi baba mirasıydı. Yolda olmasının sebebi orta ölçekli soğutma sistemleri şirketi de. Babasının zamanında daha kolaydı bu işler. Artık rekabet çoktu. Müşteri bağlamak için ömrü yollarda geçiyordu. Arabadan indi. Motorun kapağını hiçbir şey anlamayacağından emin olarak açtı. Çok işlek bir yol da değildi. Geçen birkaç araç yavaşlamadan yollarına devam etti. Aklına kardeşini aramak geldi. Cevap vermedi. Diğer araçlara kendini duyurmaya çalıştığı bir on dakikanın ardından kardeşi aradı.
“Alo abla?”
“Erdi, bir kere de çalarken aç şu telefonunu.”
“Abla, Enes’leydik de. Duymamışız.”
“Bugün Yozgat’ın sevkiyatı çıkmıyor muydu?”
“Çıkıyor abla. Ben ofisteyim. Enes de buraya geldi.”
“Erdi, orada Enes’le geyik çevireceğine adamların başında dur. Bak bir hatayı daha tolere etmez müşteri. Kaybederiz. Şu toplantıyı başka zamana ayarlasaydım keşke. Dimyat’a giderken elimizdeki bulgurdan olmasak.”
“Ablacığım, sen kardeşine güven. Hatasız teslim edeceğiz sistemi. Aklın kalmasın.”
“Hadi inşallah. Erdi, esas araba bozuldu ondan aradım seni. Fihristte Osman Usta’nın telefonu var. Eli kolu uzundur onun. Konum atacağım sana. Birini yollayıversin. Yol ortasında kaldım.”
“Hangi fihrist?”
“Telefonun yanındaki Erdi. Bak oyalanma yol ortasındayım diyorum.”
“Tamam abla, merak etme.”
Beş yaş küçük kardeşine hangi işi verse aklı kalırdı. Aklı beş karış havadaydı. Patronluk tasladığı yoktu. En ufak bir ışık görse sorumluluğu bölüşmeye dünden hazırdı. Ne üniversiteyi bitirdi, ne işi öğrendi. Otuz yaşına geldi, üretimdekiler hâlâ parmağında oynatıyor. Güvenip de müşteri tarafına hiç sokamadı zaten. Erdi bu sefer fazla bekletmeden geri aradı.
“Abla, oralara yakın bir usta varmış. Osman Abi yolluyor birini. Yarım saate gelirmiş.”
“Tamam. Yükleme bitti mi?”
“Yarım saate bitermiş abla.”
“Erdi, başlarında dur savsaklamasınlar. Kırılan dökülen olmasın.”
“Başlarındayım abla, ayıp ettin.”
“Tamam.”
“Abla?”
“Efendim?”
“Ozan enişte aradı. Evrakları soruyor. Açmıyormuşsun telefonlarını. Boşanmaya da mı vakti yok diyor.”
Kollarındaki sedefler kaşınmaya başladı. Uzun kollu gömleğinin kolunu sıyırdı. Tırnaklarıyla kopan parçalar siyah pantolonuna döküldü.
“Abla?”
“Oğlum oradan oraya koşturuyorum, bilmiyormuş gibi. Bir cevap veremedin mi?”
“Demez olur muyum? Dedim de.”
“Bir daha ararsa dönünce imzalayıp verecekmiş avukata de. Enişte de deme şu herife artık.”
“Tamam abla.”
Tamirciyi beklerken bilgisayarını açtı. Son ayın gelir gider tablosunu kontrol etti. Kredi işi iyice zora giriyordu. Ne yapıp edip bu müşteriyi bağlaması lazımdı. Toplantı notlarının üzerinden geçerken çekici yaklaşıp önünde durdu. Arabadan Tarık Akan’ın gençliğine benzer biri indi. Daha kavruk teninde mavi gözleri daha bir başka parlıyordu sanki. Uzun saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Kirli sakallıydı. Aslında tek tek bakınca uzun boyu ve yapılı vücudu dışında hiçbir şeyi Tarık Akan’a benzemiyordu. Yine de bu alakasız parçaların birleşiminde bir jön havası vardı.
Esra, adamı süzerken adam da ona bakıyordu. İnmesi gerektiğini sonradan ayrımsadı. Arabadan indiği gibi adam elini uzattı.
“Merhaba. Geçmiş olsun. Ben Tarık.”
Hadi canım! Tarık’mış. Ne oluyor allasen? Tesadüfe bak. Adamın eli hâlâ havadayken gecikmeli de olsa elini uzattı.
“Ben Esra. Teşekkür ederim. Zahmet verdim size de. Bir anda tüm göstergeler yanıp sönmeye başladı. Kenara çektim. Sonra da çalışmadı bir daha.”
Adam ağır adımlarla kaputu açtı. Acele etmeyen bakışlarıyla parçaları tek tek elledi. Sonra dudaklarını ısırarak hasta yakınına kötü haber getiren bir doktor edasıyla “Kötü, çok kötü. Sanıyorum ki muayenelerinizi çok ihmal etmişsiniz. Yoksa hiçbir uzman bu arabayla şehirler arası yola çıkmanızı salık vermezdi.”
Alt tarafı bir araba arızası için ne büyük cümleler kuruyordu adam. Arabanın yaşı dolayısı ile benzer tepkilere alışıktı. Eli bir bollaşırsa yenileyecekti.
“Sorun nedir? Hızlıca çözemez miyiz?”
“Kulaklarınız işitmedi sanırım. Eksantrik kayışı hayatına son vermiş. Parça falan beklenecek. Kısa dönem planlarınızda değişikliğe gitmenizi öneririm.”
“Eksantrik kayışı mı?”
“Evet, triger kayışı olarak da bilinir.”
Leave a Reply