24.07.2024, 06:49, Berlin
… “Ne işin var senin burasıyla? Gece gece?”
Ali “Anlatsam inanmazsın,” derken çoktan yola koyulmuştu. Nazmi hızlı adımlarla onu takip etti. Beraber sarmaşıklardan görünmez olmuş paslı bahçe kapısını araladılar. Bel hizalarına gelen yabani otların arasına daldıklarında Nazmi “Sen anlat bakalım, inanıp inanmamak bana kalmış. Belki manyağın tekisin. Neden dalayım ki seninle bu efsunlu yere?” dedi.
”Efsunlu mu? İnanıyor musun cidden buna? Bak Nazmi kardeş, seni benimle gelmen için çağırmadım. Peşime sen takıldın. İstersen geri dönebilirsin. Burasıyla ilgili olan işime gelince, bunu ben de bilmiyorum. Öğrenmek için buradayım.”
”Nasıl yani?”
”Hayatımda her şey ters gidiyor. Senelerdir böyle. Sanki birinin gözü hep üzerimde. Birileri hayatımı ters yüz etmek için fırsat kolluyor. Ve içimden bir ses beni buraya o birilerinin çağırdığını söylüyor?”
Nazmi bir şey demeden yürümeye devam etti. İkili, otlu bahçeyi aşıp metruk binanın kapısına vardı. Ucunda bir asma kilit sallanan zinciri yerdeydi. Birbirlerine baktılar. Ali ses çıkarmamaya gayret ederek kapıyı ittirdi. Kapının gıcırtısıyla ikisi de irkildi. İçeriden havalanan bir toz bulutu ciğerlerine doldu. Ali cep telefonunun ışığını içeriye tuttu. Devrilmiş birkaç raf ve sandalye dışında bir şey göremedi. Ali ilerledi. Işığı gören fareler deliklerine saklandı. Ali genişçe sayılabilecek odanın ortasında bir defter gördü. “Olamaz, imkanı yok. O değildir.” diyerek deftere ilerlerken zincir sesini duydu. Nazmi kapıyı kilitlediği anahtarı cebine koyarken bir yandan da belindeki tabancayı Ali’ye doğrultu.
Ali şaşkın “Ne yapıyorsun sen?” diye bağırdı …
Leave a Reply