Yapay zekânın etik sorumluluğumuzu paylaşabilir mi, yoksa yalnızca bir simülasyon mu yaratır sorusunu ele alan muazzam bir makale okudum. Kendi yorumlarımı da katarak düşünmek istiyorum. Yorumlama hatalarını önlemek ve akademik yaklaşımı daha iyi kavrayabilmek için makalenin kendisini de okuyabilirsiniz:
https://aeon.co/essays/what-godels-incompleteness-theorems-say-about-ai-morality
Düşünün; yargılamalar, kaynakların dağılımı, uluslararası çatışmalar yapay zekânın sorumluluğunda olabilir. Kusurlu ve taraflı insan doğası sürece ayak bağı olmaz. Bilinçli ve bilinçsiz tutarsızlıklarımızı ortadan kaldıracak, bizi karar mercii olmaktan kurtaracak ve her zaman adaletli ve doğru çalışacağından emin olabileceğimiz bir sistem kulağa rüyalardan bile güzel geliyor.
Makalenin konusu ise şu: Yapay zekâ insanın anladığı şekilde ahlakı anlayabilir mi, yoksa sadece bir tür etik akıl yürütme simülasyonu mu yaratır? Bugüne kadar gözlemlediğimiz kadarıyla yapay zekâ, insandan öğreniyor ama bu öğrenme sürecinde onu iyileştiremiyor. Yani tüm kusurlarımızı kopyalayan, hatta bazen daha da radikalleştiren bir varlıkla karşı karşıyayız. Görünüşe göre insan elinden çıkan hiçbir şey bizi aşamayacak.
Öte yandan etik değerlerimizi bir algoritmaya formalize etmek neredeyse imkânsız. Sezgilerimizi, konuların tarihsel bağlamını, toplum içindeki değer yargılarını hâlihazırdaki karmaşıklığıyla ifade edemiyorsak, bunlardan başı ve sonu belli, her koşulu kapsayan yargı kuralları üretmek de mümkün görünmüyor. Bunu yapabilseydik, zaten böyle bir yük hissetmezdik. Diyelim ki bu listeyi oluşturduk; bunu yapay zekâya anlatmak için hedefleri maksimize eden bir hesaplama yaklaşımına ihtiyaç var. Kurt Gödel’in eksiklik teoremlerine göre, aritmetiği tamamlayacak kadar güçlü herhangi bir mantıksal sistem ya tutarsız ya da eksiktir. Normal şartlarda 2 + 2 = 4 olsa da, sistem tutarsızsa hiçbir şeyden emin olamayız. Bu noktada insanın esnek doğası, makinenin katı hesaplama mantığına göre avantaj sağlar.
Platon’a göre ahlak, sadece doğru olanı yapmak değil, doğru olmasının nedenini anlamaktır. Etik eylem, gerekçelendirme, yani akıl temelli bir açıklama gerektirir. Gödel’in teoremleri, eğer ahlaki akıl yürütme formalize edilirse, bu sistemler içinde kanıtlanamayacak ahlaki doğrular olacağını öne sürer. Böylece Gödel, yalnızca Hilbert’in matematiği tutarlı kılma vizyonunu sarsmakla kalmamış, Platon’un etiği tamamen akıl temelli temellendirme umudunu da sarsmıştır. Yani yapay zekâ ne kadar gelişmiş olursa olsun, ifade edebileceği ama asla kanıtlayamayacağı ahlaki doğrular olacaktır.
Yapay zekâ, makine öğrenmesiyle sınırları aşsa, kendi kendini değerlendirip muhteşem bir değerler sistemi geliştirse bile, bu sistem insan etiğinden radikal biçimde sapabilir. Makale bu durumu dini etikle bağlantılandırıyor: Bazı teolojik geleneklerde ilahi ahlak, insan kavrayışının çok ötesinde görülür; keyfi veya zalim görünebilir. Bu, kötülük sorunu ve ilahi buyruk tartışmalarında merkezi bir temadır. AI etiğinde de benzer bir sorun ortaya çıkar: Sistemler giderek özerk hâle geldikçe, ahlaki kararları insan akıl yürütmesinden o kadar uzaklaşabilir ki öngörülemez, anlaşılmaz veya adaletsiz algılanabilir.
Makale, bir mucize beklemek yerine, yapay zekânın bizi kendimizi sorgulamaya yönlendirebileceğini vurguluyor. Pamuk ipliğine bağlı değerler sistemimize bir darbe daha. Kendimizi yeterince sorgulamıyormuşuz gibi…
Modern insan için karar vermek, üzerimizde en ağır yüklerden biri hâline geldi. Her saniye bir seçim yapmak, taraf olmak zorundayız. Yapay zekâyı da çoğu zaman “biri bize bir reçete versin de kafamız rahat etsin” mantığıyla kullanıyoruz. Rüyamda şunu gördüm, yorumla; şu konuyu öğrenmek istiyorum, okuma listesi oluştur; ne söylemeliyim, ne yapmalıyım… Ekranlarımızda, her an bizimle olabilen bir akıl hocasıyla yaşamaya başladık. Günlük hayatımızda ve ilişkilerimizde karar vermemizi kolaylaştıran bu sistemin toplumsal karar mercii hâline gelmesi hayal olsa da, kusursuz bir sistemin hayali bile insanı rahatlatamaz. Seçim yapmaya gerek olmayan bir dünya, özgür iradenin kaybı anlamına gelir. Hayale “evet” desek bile bu bir illüzyondur. Her beyaz yakalının sahil kasabasında kitap kafe açma hayali olduğu gibi, her insanın özgür iradeden vazgeçmenin rahatlığını sürme hayali vardır. Ancak etik değerlerle karşılaştıktan sonra özgür iradeden tamamen vazgeçmek pek mümkün değildir.