Bir süredir sadece ikinci eli bulunan kitabın yeni basımını görünce, kitaplığımdaki baskının hangi yıldan olduğunu merak ederek elime aldım. Basımı 2014, İletişim Yayınları’ndan, çevirmenler Fatih Özgüven ve Tomris Uyar. Edebiyat üzerine derinlemesine kafa yormayan, düzenli yazmayan biri olmama rağmen, o dönemde bile bambaşka bir şey okuduğumu anlamıştım. Borges’in benzersiz hayal ve anlatım gücü kendini ilk satırında ortaya koyuyordu. Bunun yanında yazan bir okur olmanın yazarlar arasında en çok Borges’i okuma tecrübesini farklılaştırdığına inanıyorum.
Kitabı bir kez daha elime aldıktan sonra bırakmam mümkün olmadı. Dönüp dönüp Borges okumak gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir okuma sayısı bu metinleri tamamen kavramaya yetmez gibi. Borges okumak, egzotik bir ormanda dolaşmaya benziyor. Bu ekosisteme hâkim olamayabilirsiniz; her an tuhaf, ürkütücü ya da şaşırtıcı bir şeyle karşılaşabileceğiniz bir ortamdasınızdır. Ama orman öyle güzeldir ki… Endişelenmeyi bırakır, kendinizi bu büyüleyici doğaya teslim edersiniz. Ormanla bir olur, düş mü gerçek mi olduğu belli olmayan uykulara dalarsınız.
Borges’in kurmacasında sınırlar esnedikçe esner, ama asla kopup elinizde kalmaz. İlk okuduğumda da Bellek Funes’a (yeni çeviride Funes’un Hafızası denmiş) vurulmuştum, bu okuma deneyimimde yine en çok ona vuruldum.
Borges, bana kalırsa, edebiyatın öncesindeki ve sonrasındaki tüm dönemlerini kucaklayan ve onları bir arada tutan bir iplik ağı gibi. Bu ağ, her şeye dokunuyor ama sıkıp boğmuyor; varlığı zarif, dokunuşu neredeyse belirsiz… Onun edebiyatı, hem geçmişe hem de geleceğe uzanan bir sonsuzluk hissi…
Leave a Reply