26.10.2024, 06:12, Berlin
Seneler önce sosyal medyayı bırakma sebebim radikalleşmekten, sahtelikten, ‘beni görün’ arzusundan kurtulmak içindi. Tüm hesaplarımı kapatmış ve WhatsApp’ı da silmiştim. Sonrasında gelen o özgürlük, bağımsızlık ve kendine yetebilme duygusunu hayatım boyunca bir daha hissedebileceğimi düşünmüyorum. Uçlarda yaşamayı sevdiğimden neredeyse cep telefonu kullanmayı tamamen bırakıyordum, iki üç hafta telefonsuz yaşadım ama çevremdekiler daha fazlasına müsaade etmedi. Tüm edebiyat işleri WhatsApp’tan yürüyünce iki buçuk sene önce mecbur ilk onu açtım. Sonrasında Instagram ve Twitter’ımı da yayımlanan öykülerimi paylaşmak için tekrar açtım ama bir gün aktifsem öyle nefret ediyorum ki kendimden üç ay açmıyorum. Uzakta olduğum süre boyunca bir sosyal medya fobisi ve tiksintisi edinmişim. Bundan da şikâyetçi değilim. Hesaplarım olmasına rağmen batak olarak gördüğüm o döngüye mesafeli durabilmek beni çok mutlu ediyor. Gel gelelim WhatsApp’tan ayrı duramıyorum. WhatsApp sosyal medyanın çok daha konsantre hâli. Anında paylaşabilmenin, ulaşabilmenin milyonlarca artısı var hayatımda. WhatsApp arkadaşlıkları hayatımı çok farklı yerlere getirdi ve bu durumdan çok memnunum. Ama kötü yanlarını da görmezden gelmeyeceğim. Örneğin aktif WhatsApp gruplarında çok daha size yakın ve az sayıda insanla berabersiniz. Benzer şeyler konuşuldukça sürekli bir gaza gelme, kurulma, radikalleşme durumu var. İster istemez etkiliyoruz birbirimizi. Biri bana söylemeden önce takmadığım şeyi takmaya başlıyorum mesela. Üzerine düşünme ihtiyacı hissetmediğim şeyleri düşünüyorum ve bu beni bazen kötü hissettiriyor. Bazı şeyleri çok idealize ederken, bazı şeyleri de yerin dibine sokuyoruz. Bu radikalleşme de hoşuma gitmiyor. Geçen gün Agah Aydın da benzer bir ifade kullandı: ‘Küçük küçük WhatsApp odalarına kapanmak.’ Bence bu odalara kapanınca yeni bir gerçeklik algısı oluşuyor insanda, bir yanılgı. Hâlbuki dünyanın kendisi başka. WhatsApp ve internet öncesi hayatımı düşünüyorum. Ulaşamazken ne yapıyorduk? Çocukluğumda her evde telefon vardı. Ancak bu telefonlar aklına eseni söylemek, gereksiz bilgi aktarmak ya da kendi hayatınla, duygularınla ilgili karar vermek için kullanılmazdı. Zaten gerekli bir sebebin olsa da karşı tarafa öyle kolay ulaşılamazdı. Dışarı çıkarak ulaşılamama riskini alırdı kişi, yine de çıkardı. Çok normal bir durumdu bu, üzerine düşünmezdik. Aklımıza telefon bile gelmezdi. Şimdi iki dakika telefonumuzu kapatmaya cesaretimiz olmuyor bazen. Kişiliğim gereği ben okunmamış posta ya da mesajla yaşayamıyorum. WhatsApp uyarılarımı çok uzun süre önce kapattım. Ama yine de bir mesajlaşma döngüsüne girdiğimde hiç hoşlanmıyorum kendimden. Hele bir de ahkâm kesilen, kendini parlatmaya ya da bir şeyleri yermeye yönelik mesajlaşmalar bana hiç iyi gelmiyor. Herkes iyi niyetli olsa da ortaya çıkan duygu kötücül. Normalde hiç konuşkan bir insan değilim, yazarken çenem düşüyor. Çok anlatmak da iyi gelmiyor bana. Blog sayılmaz ama, burada gevezelik serbest.
Leave a Reply