18.12.2023, 06:54, Berlin
Dün yine bir bavul ticareti ile onlarca kitaba kavuştum. Okumadıklarım arasına her seferinde bir iki de okuduğum kitap ekliyorum. Ülke değiştirince dağıtmak zorunda kaldığım kitaplığımı tekrar Almanya’da toplamaya çalışmak ne derece mantıklı bilmiyorum. Ama yine de deneyeceğim sanırım. Son zamanlarda eskiden okuduğum kitapları tekrar okuyorum ya da dinliyorum. Çoğunlukla bünyemde yeni bir kitap etkisi yapıyorlar. Örneğin, Martin Eden’ı lisede okumakla yazanken okumak arasında müthiş bir fark var. Bu okuyuşumda da Martin Eden ile derinlemesine bir empati kuramadım, hatta belki ilk okuyuşumda gözüme çarpmayan iticiliklerini de bulmuş olabilirim. Ama Martin’in yazar olmaktaki ısrarı, kültürlü insanların içindeykenki hissiyatı, reddedilişlerinin üzüntüsü artık tanıdık duygular. Martin Eden’ın kendini bir yazar ya da entelektüel olarak yaratma çabasını Don Kişot’a da benzettim bu okuyuşumda. Yine yazılarımdan birinde bu benzetmeyi kendim için de yapmıştım. Psikolojide bireyin hayalini kurduğu amaca ulaşması ile oluşan boşluk hissine Martin Eden sendromu deniyormuş. Bence yaratıcılıktan uzak bir sendrom. İnsanın kuracak yeni hayallerinin olmaması imkansız gibi geliyor bana. İçimde tam zamanlı çalışan bir hayal fabrikası barındırıyorum. Her boy ve ebatta, her renkte, her yaş ve keseye uygun hayallerimiz mevcuttur efenim.
Leave a Reply