Şavkar Altınel ile tanışmam Sezen’le tanışmamdan sonrasına denk gelir. Sezen’in Şavkar Altınel hayranlığına şahit olup önce anlam verememiş ama yine de bu heyecana dâhil olup kendimi Wisconsin,1963‘ü okurken bulmuştum. Sanırım türlerden bağımsız anlatıyla tanışmam da bu kitapla oldu. Öncesinde mesafeli olsam da belki Şavkar Altınel’den okumanın etkisiyle bu tuhaf anlatıları sevmeye başladım.
Altınel’in okuduğum bu iki kitabı da; deneme, anı, otobiyografi, kurgu, hatta roman olarak değerlendirilebilecek kitaplar. Ancak kapaktaki ‘anlatı’ tanımının kapsayıcılığı beni çok etkiliyor. Kendi internet sayfamda da bu tanımı tercih etmemin sebebi kapsayıcılık ve ötekilerden ayrışma arzusu. Altınel, bir röportajında Hotel Glasgow’un roman olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusuna şu cevabı veriyor:
“…Ne var ki roman günümüzde “kurmaca” olduğunu vurgulamaya giderek daha fazla özen gösteren bir tür. Ben ise okumaya değer edebiyatın ancak gerçek hayatla bir hesaplaşmadan kaynaklanabileceğine inanıyorum. Yazdığım kitabın Şavkar adlı gerçek bir insanın gerçek hayatıyla ilgili olması böyle bir hesaplaşmanın yapıldığını ya da başka bir deyişle, Şavkar’ın “başından geçenleri” gerçek anlamda “yaşadığını” garanti etmez elbette. Ama tersi, yani bütün bunların bir roman olarak sunulması anlattıklarıma “yalnızca kurmaca” gözüyle bakılıp gerçeklik arayışının bütünüyle ilgisiz bir çaba düzeyine indirilmesine izin verebilirdi. Editörümün kullanmamızı önerdiği “roman” nitelemesinden bu nedenle kaçındım.”
Kitaplarına kurgunun ne kadar sızdığını bilemiyoruz ama bunun pek önemi de yok. Şavkar’ı üçüncü tekil anlatıcının gözünden okuyoruz. Başlı başına oyunlu bir durum bu. Kurduğu bağlantıları, geçişli bir yapıda sorgulamaları ve tespitleriyle okumak çok keyifli. Bu tarz bir yazıda belki Türkçenin böyle derinlikli kullanılmasını beklemezsiniz ama betimlemeler ve ifade zenginliği olarak çok güzel bir dille takip ediyoruz her şeyi.
Kitabın alt metni başka bir kimliğe bürünme ve aitlik meselesi. Otel bu bağlamda çok güzel bir metafor. Ait olmakla ilgili yeni sorular eklendi listeye. Kitaptaki Şavkar çok mutsuz, mutlu olma yetisine sahip olmadığını düşünüyor. Kitaptan sonra ait hissetmekle mutluluk arasındaki ilişkiyi düşünüyorum. Aralarında bir korelasyon olduğu aşikâr ama ilişkinin yönünden emin değilim. Ait hissedince mi mutlu olursun, mutlu olunca mı ait hissedersin? Mutlu olma kabiliyeti olan şanslı bir insanım ama yine de kendimi nereye ait hissettiğimden emin değilim. Mutluluk çok değişkenli bir regresyon sanırım. Aitliğin katsayısı kimine göre düşük, kimine göre yüksek.
Leave a Reply