06.08.2024, 06:40, Berlin
Pazar günü defterimi alıp parka gittim. Bütün gün yağmur yağmıştı. Nasıl olduysa öğleden sonra 1-2 saatliğine güneş açtı. Islak bir bankı kurulamaya çalışarak oturdum. Aslında parkta çok vakit geçiriyorum ama hep yürümek ve koşmak için. Havalar güzelken akşam kitabımı da parkta okumaya başlamıştım ama maalesef havalar bu sene bir tuhaf. Özetle, yazmak için pek dışarı çıkmıyorum. Pazar günü beni bunu yapmaya teşvik eden Julia Cameron’ın Sanatçının Yolu isimli kitabındaki haftalık egzersizler. Kitaba genel olarak başka bir zaman değinirim. Cameron’ın önerdiği çalışmalardan birisi sanatçı buluşması. Cümledeki sanatçı kendimiziz🙃 Her hafta kendimizle baş başa iki saat geçirmemizi istiyor. Bu, dükkân gezmek olabilir, parkta yürüyüş olabilir, tek başına tatil olabilir. Ama bunu yaparken ilgi kendimizde olmalı. Anladığım kadarıyla ben parkta koşarken ya da yürürken kitap ya da podcast dinleyince sayılmıyor. Güneşi görünce defterimi alıp çıktım ben de. Hem sanatçı buluşması olsun hem de egzersizlerden birini yaparım dedim. Bilirsiniz ki tek kuş vurmak için asla taş atmam😂 Parkta yaptığım çalışmanın amacı içimizdeki sansürcüyü tetiklemek, takip edip bu duyguyu bizde yaratan canavarlarımızı bulmak. Birkaç isim belirdi. Esas vurucu olan şey her olumsuz düşüncemin kaynağının kıyas çıkması oldu. Hayatım boyunca hep birileriyle kıyaslanmışım. Bir süre sonra bayrağı ben devralıp ben kendimi kıyaslamaya başlamışım. Çoğu zaman belirli bir isim bile yok artık kıyaslarımda. Kafamdaki hayaletlerle kıyaslıyorum kendimi. Başarılı olduğuma inanmak için de ispat arıyorum. Terapist kafamdan yarattığım her senaryo için ispatın var mı diye sordururdu. Hiç ispatım olmuyor ama kafamdan olmayan deliller yaratabiliyorum. Başarımın ispatı olan delilleri ise karartmayı seçiyorum. İçimde denetmenler vardı, polisler vardı, şimdi savcılar da eklendi. Hem de en yozlaşmışından. Hangi güçlerin maşası bilmiyorum🙃
Leave a Reply