09.11.2023, 06:33, Berlin
Dün Şahika Ercümen’in Nasıl Olunur podcastini dinledim. Severek takip etsem de hayatı hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Herhalde en ilginci Şahika’nın astım hastası olması. Hayatta hiçbir korkusu olmadığından bahsetti. İlk rekor dalışını finanse etmek adına Fear Factor’e katılmış. İnek bağırsağı, böcek ve daha bir çok iğrenç şeyden yapılan bir karışım içerek şampiyon olmuş. Ağzıyla yılanların arasından kurbağa ayıklamış. Yazarken bile zorlandım. O anlatırken ben de kendi hayatımı düşündüm. Konfor alanıma ne kadar önem verdiğimi, o alanın bir milimetre dışına çıkınca tutan anksiyetemi. Konfor bizi korkaklaştırıyor. Sözlükte konforu maddi rahatlık olarak tanımlamışlar ama ben konfor derken maddi, manevi ve fiziki tüm şartlarımızdan bahsediyorum. Kaybetme korkusunu da tetikleyen şey alıştığımız konfor olmalı. Cesur ya da korkak olmak insana doğumunda yüklenmiş pakete dahil bir yazılım mı? Düşündüm ve hayatım boyunca cesur olduğum bir an bulamadım. Herkes buz dalışı yapıp kurbağa öpmek zorunda değil tabii. Ama ben küçük seçim bir cesaret bile bulamadım hayatımda. “Ben bunu böyle yaptım, bu iyidir.” demek bile bir cesaret aslında. Ensemde sürekli bir yanlış yapma korkusu, yetersizlik hissi. Yanlış yapmaktan korktuğundan yapmamayı ya da bilerek yanlış yapmayı seçmek. Doğru yaptığına inandığın şeye başkası yanlış dediğinde “haklısın, yanlış” demek. Belki bu dünyaya korkak kromozomlarımla gelmişimdir ama örneğin büyürken sınıfta başka 100 alan varsa sınavdan aldığınız o 100’ün önemsiz olduğunu öğrenirseniz kromozomlarınızın cesaret etmeye de pek gönlü olmuyor.
Leave a Reply