21.11.2023, 06:50, Berlin
Sanıyorum sadece lisedeki münazara yarışmalarında tartışmayı seven bir insan oldum. Günlük hayatımda tartışmadan olabildiğince kaçarım. Kimseyi ikna etmeye çalışmam, ben ikna olayım diye ısrar etmelerini de istemem. ‘He deyip geçmek’ deyiminin uygulayıcısıyım. ‘He he’ demek karşı tarafta negatif bir etki bıraktığından genellikle kafa sallıyorum. Enerjim konusunda çok cimriyim, onu başkası adına tüketmeye hiç tahammülüm yok. Kafa sallamak zorunda kalacağım insanlarla ilişkimi minimumda tutuyorum. Açıkçası çok konuşan insan da sevmem pek. Ama bazen insan kaçamıyor. Bir noktadan sonra sıkıldığımı saklamak adına özel bir gayret sarf etmiyorum. Ama bu tür insan tipleri genelde karşı tarafın dinleyip dinlemediğiyle de pek ilgilenmiyor. Ajandası bitene kadar anlatıyor. O anlarda beynimde dünyanın en enteresan kurguları yaratılıyor. Sesten rahatsız olduğum gibi sessizlikten de oluyorum. “Bunu kim yapmak ister?” ya da “Geliştirmek/Düzeltmek adına fikri olan var mıdır?” gibi sorulardan sonra ortaya çıkan sessizlik beni o kadar geriyor ki genellikle saçmalamak pahasına bile olsa konuşuyorum. Ya da istemediğim görevleri üzerime alıyorum. Çok konuşan, her konuda fikri olan insanlar bu gibi durumlarda nasıl bu kadar sessizleşiyorlar da ben grubun konuşkanı olarak buluyorum kendimi? Her seferinde “Bir daha ilk konuşan insan olmayacağım.” diyorum ama başaramıyorum. Her konuda olduğu gibi bu konuda da bir ortam yok sanırım. Ya hep, ya hiçten devam.
Leave a Reply