23.05.2024, 06:23, Berlin
Daha önce de muhakkak yazmışımdır. Kaldığın yerden devam edebildiğin ilişkilere bayılıyorum. Lisedeki en yakın arkadaşımla artık birbirimizin en yakın arkadaşları değiliz. Her gün haberleşmiyoruz. Çok ender yüz yüze görüşebiliyoruz. Ama onunla konuşurken kahkahalara boğulduğum gibi kimseyle gülmüyorum. Ufak bir tebessümden bahsetmiyorum. İnsanı altına işetecek raddeye getiren, gözünden yaşların aktığı o şahane eylemi kastediyorum. En son ne zaman böyle gülmüştümün cevabı kuvvetle muhtemel onunla bir önceki konuşmamdır. Türkiye’deyken on senedir iletişimde olmadığımız üçüncümüzü de bulduk. On dakikada hayat güncellemelerini aldık ki üzücü şeyler de vardı çünkü hayat, sonra yine lise sıralarına geri döndük. İnsanın hayatında böyle ilişkiler varsa insan hiç yaşlanmaz gibi geliyor bana. En azından yaşlı hissetmez. İlişkilerde ya hep ya hiç prensibini direten insanlar oluyor. En yakınımsa sürekli iletişimde olmalıyım, zor zamanımda benimle olmalı, her şeyini bana anlatmalı… Artık bu görüşlere hiç mi hiç katılmıyorum. Sevdiğimiz insanların hayatında en olmaya gerek yok. Başıma kötü bir şey geldiğinde ben anlatmak istedikten sonra yoldan insan çevirsem ‘ah Berke çok üzüldüm’ der. Zaten bir şey beni üzüyorsa olay yardıma kapalı demektir. Beraber ahlanıp vahlanmak kolay. Beraber sevinmeye ve gülmeye daha çok kıymet veriyorum. Kaç kişiyle ağız dolusu gülebilirim? Yüzyılda bir gerçekleşen bir eşleşme. Kurulan yakınlıklar gerçekse hep baki kalıyor. Değilse insan kısır bir WhatsApp mesajına dönüşüyor birbirinin hayatında. Naber? Nasıl gidiyor? İyi valla, ne olsun. Sonrası hep sessizlik. Paylaşacak tonla şey var aslında ama kış güneşi 🙂
Leave a Reply