Kitapları değerlendirmek için yıldız verme sistemi kullanan platformlar var. Oysa benim değerlendirme aracım, kitap boyunca kullandığım not kâğıtlarıdır; bir tür zihinsel harita, metinle kurulan bireysel bir diyalog. Bu kitap, neredeyse her sayfasını işaretlediğim kitaplardan biri oldu. İlham verip içimde yazma isteği uyandıran kitapların yeri bende her zaman ayrıdır. Kitabın tuhaf ve tekinsiz sahneleri, kendi metinlerime taşımak isteyeceğim kadar güçlü bir iz bıraktı.
Artık soruların bile olmadığı, rüyaların ve gerçeğin silindiği, dilin anlamsızlaştığı, anlamların kaybolduğu, gece ve gündüzün iç içe girdiği bir yerdeyiz. Gelecek yok olunca geçmiş de silinmiş. Zaman durunca hatırlamak da kalmamış. Plaklar dilsiz, harfler kum olup dökülmüş, taşlaşan kuşların kanat sesleri avlularda asılı kalmış. Havuzdaki yaprak yüzücüler, zaman şövalyeleri, meleklerin göç haritası, geride kalan kabuklu hayvanlar hem çok şiirsel, hem de bir tür gerçeklik bükücü.
Bir olay örgümüz yok. Parçalanmış, kopuk sahneler görüyoruz. Ve her sahnede, kendi zihinlerimizle bir bütünlük yaratmaya çalışıyoruz. Bazı sahneler hayal ettiklerimizle uyuşmadığında sorguluyoruz ama sonra “Yazar böyle bir şey söylemedi ki,” diyerek kendi kitabımızı yazmaya devam ediyoruz. Biçim ve içerik bir oluyor.
Bu kitabın geleneksel okur için olmadığı aşikâr. Kuralsız ve kavramsız bir dünyadayız. Ancak bu çok uzak görünen dünya insanın anlam arayışıyla da çok benzer bir yanıyla. Çoğu zaman söz hakkımızın olmadığı, kurallarını bilmediğimiz bir oyun içinde hissetmiyor muyuz kendimizi? Kavramların yavaş yavaş boşaldığını, içinde yaşadığımız sistemin duygularımızı körelttiğini görmüyor muyuz? Bir şey oluyor ve bildiğimiz tüm geçmiş siliniyor. Hemen başka bir gerçekliğe uyum sağlıyoruz. Sahnemiz mağara duvarı, gerçeğimiz güvenilmez gölgelerimiz. Temsillerde bozulmalar var. Bu kitap, tam da bu yüzden, günümüzde geçen bir varoluş sorgulaması olarak okunabilir benim gözümde.
Peki tamamen umutsuz muyuz? Hâlâ elimizde zeytin yaprakları ve amacını tam olarak kestiremediğimiz bir kordon bağı var. Kopmuş da olsa, kendi elimizle parça parça da etsek, bağları tekrar kuracak tek şey belki de o.
Leave a Reply