Klara ve Güneş – Kazuo Ishiguro

Bu kitabı ve yazarı atölyelerde duymuştum ve çok merak ediyordum. Sonrasında Nobel aldığı “Beni asla bırakma” kitabının da ben de olduğunu ve okumadığımı fark ettim. Hayranı çok, kitapları öve öve bitirilemiyor. Dili böylesine büyük bir yazar için çok sade, belki de büyüklüğü biraz da bundan kaynaklanıyor. Kitabın tamamında insan olmak, etik nedir üzerine sorgulamalar var. Bizi robotlardan ayıran şey nedir? Klara’nın bir insandan farkı olmadığını anlıyoruz yaptığı her seçimle. Hele güneşle kurduğu yaratıcı-kul ilişkisi vurucuydu. Josie’nin yükseltildiği için hastalandığı direkt olarak söylenmese de ima ediliyor. Ve insanların bu karardan pişmanlık duymamaları benim için inandırıcılıktan uzaktı. Josie’nin annesinin Rick’in annesi Helen’e “Rick’i yükselttirmediğin için pişman mısın?” sorduğunda aldığı cevap beni şoke etti. Belki distopik bir roman böyle olmalı. Dünyanın içine tam olarak giremediğimden, üniversiteye girince ne olacağını bilmediğimden (bunu kitap bize göstermiyor) yükseltilmenin kişinin hayatından ne kadar önemli olabileceğini düşünmekte zorluk yaşıyorum. Josie’nin babası nasıl bir hayat yaşıyor? Bahsedilen çete savaşları ne? Josie’nin babası neden her şeyi bırakıp, başka bir hayat kuruyor? Neden geçmişinden pişman? Anne ve baba çocuklarını kaybedecek olmayı, onun bir kopyasını yapmayı nasıl bu kadar kolay kabullenebiliyor? Ama kitabın başından beri aklımda olan en belirgin soru Klara’nın yapay zeka olup, insanlardan zeki olup nasıl bu kadar bilgisiz ve naif kalabildiği. Kitabın başını da epeyce uzun ve gereksiz buldum. Tüm bu soruları cevapsız bırakmak biraz kolaya kaçmak gibi geliyor bana. Sürekli bir açıklama bekleyerek kitabı bitirdim.



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *