22.08.2024, 06:07, Berlin
Geçen sene bu hafta Amsterdam’daki şahane kitapçıları biraz da kıskanarak gezerken rafların arasından kapağına ve adına kandığım bir kitap gördüm. Hemen okumaya başladım. Kitap beni çok etkiledi. Havalimanı treninde kitabı yarıladım. İçindeki egzersizlere başlamak için bir an evvel Berlin’e dönmeyi bekledim. Geçen sene bugün ilk günlük yazımı bir deftere yazdım. İkinci günden sonra aklıma bir önceki senenin hediyesi olup boşta duran web sayfam geldi. Sitem günlükle beraber var oldu. Bunların üzerinden tam bir sene gemiş. Sanki bir ömürdür her gün yazıyor gibi hissediyorum. 336 yazı yazmışım. 29 gün firem olmuş. Buna da şaşırdım, daha az firem var sanıyordum 🙂 Hastalık, tatil… Sebepsiz yere içimden gelmediği günler de oldu tabii. Tam kelime sayısını bilmiyorum ama 70.000’in üzerindeyim. Ortalama bir roman 50.000 kelimeymiş. Kalın bir roman yazmışım bir senede. Her gün yazmak disiplinli hayatımın disiplinini en çok pekiştiren şey oldu. Amsterdam’da o kitapçıda bulduğum kitabın adı ki ilk yazılarımda kendisini bol bol andım, Korkusuz Yazarın Yolu’ydu. Bu bir sene beni gerçekten korkusuz bir yazar yaptı. Artık her konu ile ilgili yazabileceğime inanıyorum ve yaratıcılığıma sonsuz güveniyorum. Beni zorlayabilecek bir yazı egzersizi olacağına da ihtimal vermiyorum. Yazmak benim için yemek içmek gibi bir şey oldu ve bu hâl beni gururlandırıyor. Bu yolculuğumun da evreleri oldu. Yaz başında her sabah bu ekran karşısına oturmanın bir görev gibi hissettirdiğini ve sıkıldığımı fark ettim. O dönem günlük yazmadığım günler arttı sanırım. Yazmaksa hep benimleydi. O gün günlük yazmamış bile olsam günde en az iki başka şey yazıyorum. Bazen o diğer yazdıklarım daha ağır geldiğinden günlüğü boş geçtiğim oluyor. Yine de günlüğü tamamen sonlandırmak için bir seneyi devirmesini yani bugünü beklemiştim. İyi ki de beklemişim. Çünkü bu kararı verdikten sonra günlük yazmak görevden keyfe dönüştü. Üzerimdeki baskı kalktı. Büyük sözler vermek istemiyorum ama günlüğü bırakamayacakmışım gibi hissediyorum. Belki sıklığı azalır, önümde bir tatil var belki boş geçtiğim sabahlar olur ama kürkçü dükkânına hep döneceğim. Dükkânın bu ekonomiye rağmen hâlâ ayakta durabilmesinin bir başka sebebi de düzenli okuyucularım. Onların yanında saçmalamaktan hiçbir zaman korkmayacağım sanırım. İsimleri geçerse rahatsız olurlar mı bilemedim ama onlar kendilerini biliyor. Onlara da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Beraber yeşerttik siteyi ve beni 🙂
Leave a Reply