Edvard Munch ile olan ilişkimiz Oslo’da sergilenen Çığlık tablosunun önünde tablodaki yüzü taklit ederek fotoğraf çektirmekten öteye gidemedi hiçbir zaman. Sanat eserinin beni meraklandırmasını, heyecanlandırmasını ve bana ilham olmasını bekliyorum. Munch’un eserleri ise beni rahatsız ediyor. Eşim ise tam da bu sebepten seviyor Munch’u. Berlin’deki Munch sergisine gittik ve benim beğendiğim hiçbir tablo Munch’a ait değil. Resim dünyasının içinde olmadığım için “sen ne anlarsın”lardan korkmadan özgürce beğenip beğenmediklerimi dile götürme özgürlüğüm var. Edebiyatta ise bu özgürlüğümü ister istemez kaybetmiş durumdayım. İçimde bir edebiyat polisiyle okuyorum bilindik kitapları. “Nasıl beğenmezsiniz efenim, bu bir başyapıt!” ya da “Bu da beğenilir mi canım rezalet!” şeklinde yorumları oluyor kendisinin, ezikliyor beni.
Leave a Reply