03.09.2023, 07:00, Berlin
Yarın okullar açılıyor. Dün okul çantalı çocuklar gördüm. Burada çocuklar neredeyse boyları kadar bir külah taşıyorlar okulun ilk günü. İçine türlü çikolata ve şekerleme konuyor. Çocuk hangilerini bugün, hangilerini yarın yiyebileceğinin hesaplarını yaparken bitiveriyor ilk günün stresi. Kendi ilk günümü düşündüm. Güneşli bir Eylül günü mavi önlük üzerine “aman üşümesin” diye giydirilen civciv sarısı ceketim, kafamın üzerindeki kocaman beyaz kurdele ve sırtımda Super Mario’lu mor çantam. Dedem buz mavisi takım elbisesi ile jilet gibi. Şehrin sevilen kişilerinden olduğu için beni o getirmiş. Gelmeden önce kurdelem ve ben; sonra ben, babaannem ve dedem fotoğraf çektirmişiz. Annem ve babam nerede hatırlamıyorum. İki farklı hayatım var. Kendi evimde sessiz bir işçi çocuğuyum, babaanne evinde küçük bir şehrin aristokratik sayılabilecek aktiviteleri içinde bir dediği iki edilmeyen şımarık bir çocuk. Arkada boş sıralar olmasına rağmen en öndeki sıraya üç kişi oturuyoruz. Benden başka kimse ceket ve çanta getirmemiş. Sıra altına montumu mu çantamı mı koyacağıma karar veremiyorum. Defalarca değiştiriyorum. En son çanta masa üstünde kalıyor. Sıra altı ikisini alabilecek kadar geniş değil. Diğer taraflar boş ama daha o yaşlarda başkasının hakkına girmemek ve kimseye minnet etmemek gerektiği kazınmış olacak beynime. Ne de olsa hiçbir yolsuzluğa müsaade etmediğinden memuriyeti mahkemelerle geçmiş bir memurun torunu ve grevlerle hak mücadelesi veren komünist bir işçinin çocuğuyum. Arada kalmışlıklarım devam etti seneler boyu. Sonra bir baktım ben olmuşum.
Leave a Reply