19.06.2024, 06:36, Berlin
Berna Moran’dan öğrendiğim üzere birçok eleştirmene göre iç konuşma tekniğinin bir anlatım yöntemi olarak sürekli kullanıldığı ilk roman Édouard Dujardin’in 1887’de basılmış olan Les Lauriers sont Coupés isimli kitabı. Kitabı okumadım ama ismi sanıyorum Defneler biçildi/kesildi anlamına geliyor. Epey etkileyici bir isim. Aynı zamanda James Joyce’un Ulysses’ine de ilham olduğu söyleniyor. Recaizade Mahmud, Araba Sevdası adlı romanında baştan sona olmasa da epey yaygın bir biçimde iç monolog kullanmış. Ve kitabın yazılma tarihi 1886. Kitaptaki bu teknik çok uzun seneler bizim edebiyatımızda fark edilmemiş. Hatta 1963’te sadeleştirilen versiyonunda bu gibi kısımların başına yine kendi kendine konuştu gibi cümleler eklenmiş ve metinde sürekli anlatıcı araya sokulmuş. Muhtemelen benim çocuk yaşlarda okuduğum versiyon da bunlardan biri. Tabii ben tekniklerin varlığını yazmaya başladıktan sonra keşfettiğim için çoğunlukla pek ayırdına varılacak hadiseler de olmamış. Öte yandan tekniklere kafa yormaya başladığımdan beri yenilikçi kitaplar beni çok etkiliyor. Oyunlu, denenmemiş şeylere bayılıyorum. Ama bu gibi durumları öğrenince sanatta henüz icat edilmemiş bir yenilik kaldı mı emin olamıyorum. Ben bile varlıklarını bilmeden çoğu tekniği kullanmışım yazdıklarımda. İyi uygulanmışı benim önüme ilk kez düşüyor olabilir ama kim bilir öncesinde kimler kimler düşündü ya da denedi. Ya başaramadı ya duyuramadı. Birkaç yazı önce bahsettiğim Ayşegül Aldinç’in metaforuna dönüyoruz yine. Kolektif fikir havuzumuzda her şey çoktan beri var. Daha önce görmediğimiz bir balık oltamıza takılınca heyecanlanıp yeni bir tür keşfettiğimizi sanıyoruz belki ama o balığı biri bulup havuza koymuş bile.
Leave a Reply