Ömrün iklimleri

08.06.2025, 15:39, Mallorca

Akdeniz iklimi ve insanı bana iyi geliyor. Güneşin tenimize değil de doğrudan ruhumuza değdiği o kıyı kentlerinde, ortak dilleri olmadan uzun uzun muhabbet eden insanlar var. İkinci defa karşılaştığınızda muhabbete durduğunuz, en kötü uzaktan el salladığınız insanlar… Lezzetli yemekler… Orman yeşilinin aralarına serpiştirilmiş turkuazlar… Hayat, sanki hep bu hâliyle yaşanmalıymış gibi. Bir başka amacı olabilir mi insanın dünyaya bırakılmasının? Bu tablonun dışında kalan her şey, her ses, her telaş öyle manadan yoksun, öyle yabancı ki…

Nasıl ki coğrafyaların iklimi varsa, insan ömrünün de mevsimleri, geçiş kuşakları var. Otuzlar, işte tam da böyle bir geçiş iklimi. Ne tam karasal, ne büsbütün Akdeniz… Zaman zaman güney rüzgârları esiyor, karasalın sertliği yavaş yavaş yumuşuyor, yeni kıyılar beliriyor ufkunda. Yokuşların çoğu denize çıkıyor artık. Ve garip bir şekilde, yokuşları tırmanmak keyif veriyor. Çünkü artık tırmanmayı sen seçiyorsun. Yirmiler, daha çok yokuş aşağıydı; yolun nereye gittiği değil, seni nasıl savurduğuydu mesele. Direksiyon elinde değildi pek. Şimdi ise virajlara bile isteye giriyorsun.

Hâlâ iç kesimlerde, kıyıdan uzak düşmüş yerlerde zaman zaman karasal soğuklar görülüyor. Ama dağlıkların seyreliyor artık. Sert rüzgârlar yerini melteme bırakıyor. İçinde ağaçlar ekiyorsun, ormanlar yeşertiyorsun. Küçük tanrıcılıklar oynayıp, Akdeniz’e zorluyorsun hâlâ donuk kalmış, kurak düşmüş taraflarını. Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek*, bitmeyen bir Akdeniz olacak.

*Cemal Süreya, Üvercinka



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *