-
Tesadüfler ve Kelimeler
19.08.2024, 08:00, Berlin Rastlaşmaları çok seviyorum. Bugün koşudan dönerken aklıma ayakkabıdaki taş metaforu geldi. Günlükte yazdığıma emindim ama eski yazılarımı hiç hatırlamıyorum. Blog yazmaya oturduğumda ise nedense ilk günlük yazımı okumak istedim. Ayakkabımda taşıdığım taşlardan bahsetmişim. Tesadüf mü yoksa beynimin oynadığı bir oyun mu bilmiyorum. Sanki senelerdir buraya yazıyormuşum gibi geliyor. Beynim tüm yazılarımın kaydını… Continue reading
-
Açıl susam açıl – II
18.08.2024, 07:49, Berlin …Çıldırmamak elde değil. Çıldırdım belki de. Olmayan kapının ardındaki adamla konuştuğuma göre. Doktoru mu arasam? “Kötü hissedersen ara,” demişti. Kapatmasınlar bir yere? Sittinsene çıkamam bir daha. Dur bir hap vardı, neredeydi o? Öküz gibi uyutur demişti eczacı Ekrem. Ekrem mi? Ekrem’in babası eczacıydı, kendi değil ki. Gazlı bezleri de o getirecek. Öyle… Continue reading
-
May December
Açık hava sinemalarını çok seviyorum. Bazen caddenin sesi, bazen sivrisinek olsa da, sert oturaklarda popomuz uyuşsa da, izleyenler gürültülü olsa da başka bir tadı var. Hem benim için yeni bir şey hem de bir yanıyla çok nostaljik. Sanırım bu karşıtlık beni etkiliyor. Eve yakın, orman içinde, gölet kenarı bir yer keşfettik. Pek hoştu. İzlediğimiz film… Continue reading
-
Yolların Başlangıcı – Amin Maalouf
Bu zamana dek okuduğum tüm Maalouf kitaplarının kolayca içine girebilmiş, sayfaları karakterlerle beraber kovalamışımdır. Ancak yazarın kendi soyağacı üzerinden bizi çıkardığı bu yolculukta çok ama çok sıkıldım. Bu kütük kovalamacası, mektup bulmacası hiç tat vermedi. Hikâye, Osmanlı Devleti’nin son dönemleri, Atatürk ve Cumhuriyet’in ilk yıllarıyla kesişmesine rağmen asla beni içine alamadı. Continue reading
-
Bilge Karasu’yu Okumak
Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi’nde ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde düzenlenen iki sempozyumun sunumlarından derlenmiş bir seçki. Muazzam, muazzam, muazzam. Milyonlarca notum var. Bu notlarla bütün Bilge Karasu kitaplarını baştan okumam gerekiyor şimdi. Continue reading
-
Deli İbram Divanı – Ahmet Büke
Bu tür benim bayılarak okuduğum bir tür olmasa da Ahmet Büke giriştiği büyük işin altından başarıyla kalmış. Yaşar Kemalvari mitoslarla örülü bir dünya yaratmış. Toplumcu gerçekçi kitaplar benim ilgi alanıma pek girmiyor. Bu kitap da daha uzun olsaydı muhtemelen sıkılırdım. Ancak bence her şey çok tadındaydı. Continue reading
-
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış – III – Berna Moran
Bu üçleme ne ara bitti anlamadım. Özellikle son kitap diğerlerine nazaran kısaydı sanırım. Şıp diye bitti. Benim için şahane bir kaynaktı. Büyük boy kareli bir defterin yarısını doldurdum bu üç kitaptan aldığım notlarla. Son kitapta da şahane bir Kara Kitap ve Kılavuz incelemesi vardı. Continue reading
-
Böyle Söyledi Zerdüşt – Friedrich Nietzsche
Bu kitaba başlayıp bıraktığımda ismi Böyle Buyurdu Zerdüşt’tü. Otuzlarım bitmeden bir şans daha verdim kendisine ve inat edip bitirdim. Bazı aforizmalar çok güzel olsa da, okuyanı bazı konularda uzun uzun düşünmeye teşvik etse de benim bünyem için çağımızın deyimiyle çok toksik bir kitap. Continue reading
-
Yapraklar Evi – Mark Z. Danielewski
Bu kitap deliliğin kutsal kitabı olmalı. Okuduğum en farklı kitap ve bunun ömrümün sonuna kadar değişeceğini sanmam. Hangi kitabı ters çevirerek ayna tutarak boşlukları doldurarak karalanmış yerleri anlamaya çalışarak okursunuz ki? Sayfalarca liste, sayfalarca dipnot, biçimin hikâyeyle beraber giderek tuhaflaşması… Çok katmanlı bir kurgu. Postmodern edebiyatın tüm özelliklerini bünyesinde toplamış. Kitabın kendisi de anlattığı gibi… Continue reading
-
Açıl susam açıl – I
17.08.2024, 06:18, Berlin Yine bebek ağlıyor. Bu evde uyunmuyor. Ne zırladın be çocuk! Duvarlar kâğıttan. Odamın karanlığına aydınlık sızıyor. Koridorun ışığı mı açık kaldı? Kalkıp kapatsam mı? Uykum açılacak şimdi. Zaten zor dalıyorum. Gözüme gözüme geliyor. İşemem de lazım. Yerler amma da soğuk. Kapıdan mı sızıyor o ışık? Ne kapısı o? Orada kapı yoktu ki?… Continue reading