• 52

    29.04.2024, 07:02, Berlin Bir insan günde ortalama 52 dakikasını başka insanlarla ilgili konuşmaya harcıyormuş. O fazladan 52 dakikada yapabileceklerimizi düşünelim. Ayda 1 gün, senede 13 gün eder. Ömür bakiyemiz 13 gününü bir başkasına hatta özellikle sevmediğimiz insanlara harcayacağımız kadar fazla veriyor olamaz. Başka bir başka açıdan senenin 39 günü sabah kalkıyoruz. Saat 9’da başka insanlarla… Continue reading

  • Kafamdaki yazar

    28.04.2024, 06:32, Berlin Son yapılan araştırmaya göre beynimizin manipülatör bir yanı daha ortaya çıkmış. Güzel vakit geçirirken bizim için zamanın hızlandığını biliriz. Gördüğümüz şeylerin akılda kalıcılığı da zaman algımızı etkiliyormuş. Bilim insanları bu etkinin, ani bir karar verilmesi gerekmeden önce beynin daha fazla işlem süresi kazanması için bir yol olabileceğini öne sürüyormuş. Şimdilik hipotez aşamasında… Continue reading

  • Tehlikeli Oyunlar – Oğuz Atay

    Tutunamayanlar’ı epey zorlanarak okumuş, Korkuyu Beklerken’de mest olup Oğuz Atay’ın neden daha çok öykü yazmadığına hayıflanmış biriyim. Ne yalan söyleyeyim, Tutunamayanlar’dan sonra diğer romanları beni epey ürküttü. Bugünlere dek erteledim onları. Bilsem erteler miydim? Tehlikeli Oyunlar içerik ve tür olarak Tutunamayanlar’a çok benzemekle beraber dil olarak çok daha etkileyici ve çok daha muhteşemdi. Özellikle insanlığın… Continue reading

  • Yüzüklerin Efendisi ve Felsefe – Gregory Bassham & Eric Bronson & William Irwin

    2003 basımı bu kitabı birkaç sene evvel Sezer’in ilk gençlik kitaplığında bulmuştum. Henüz felsefe okumaya başlamak gibi bir düşüncem yoktu ama nedense ona bavulumdaki sınırlı kitap kontenjanından bir yer ayarlamak istedim. Benim gibi acemi felsefe okurlarına şunu tavsiye edebilirim. Filozofların kitaplarını direkt okumak yerine, çeşitli konular üzerine felsefi inceleme yapan ya da filozofları belirli bir… Continue reading

  • Edebiyat notları mı klavye mi?

    27.04.2024, 06:41, Berlin AKP Türkiyesi gençliğimin epey büyük kısmını kapsadığından lise zamanlarından şu soruyu hatırlıyorum: İkisi de boğuluyor. Sadece birini kurtarma şansın var. Muhammed’i mi kurtarırsın Atatürk’ü mü? Tanrı ile yakın iletişimde olan birinin bu duruma düşmesi soru içinde bir mantık hatası yaratsa da yine de tarafını bir şekilde göstermiş oluyordun. Çünkü biz en başından… Continue reading

  • 13 Berke problemi

    26.04.2024, 06:36, Berlin Sorumluluk almak beni psikolojik olarak normal bir insanı yorduğundan daha fazla yoruyor. Dün Sezer durumla ilgili çok şahane bir tespit yaptı. Bir işi yaparken karşı tarafta bekleyen on iki Berke varmış gibi düşünüyorum. Ama yok. Karşı taraf çok daha rahat bana göre. Benim kadar hızlı aksiyon almak isteyen, işin hızlıca yapılıp yapılmadığını… Continue reading

  • Kitaplıksız evler

    25.04.2024, 06:29, Berlin Gaudi’nin en ünlü eserlerinden biri olan Barcelona’daki La Pedrera’da (biz Casa Mila olarak biliyoruz) yaşayan Viladomliu ile ilgili bir haber okudum. Özlem de bugün uyum sağlamalarımızla ilgili yazınca Viladomliu’nun söyledikleriyle ikisini harmanladım kafamda. Haberin başlığı ‘masalsı bir evde geçen zorlu hayatlar’ olunca daha da ilgimi çekti. Aslında zorlukların çoğunun turist yoğunluğundan kaynaklandığını… Continue reading

  • Uyuyan Güzel – Jale Sancak

    Jale Hoca’nın kimseye benzemez dilini okuma saadeti sona ermesin diye yavaşlamaya çalışırken kurgunun akıcılığı sizi meraklandırıp bir an önce sona götürmek istiyor. Aradaki dengeyi kurmak zor. Dil muazzam, karakterler renkli ve başka. Hele kelime seçimleri, betimlemeleri… Jale Hoca’yı dinlerken ve okurken mest oluyorum. Dil ve anlatımdaki özenine çok özeniyorum 🙂 Continue reading

  • Bir pazar öğleden sonrası*

    24.04.2023, 06:30, Berlin “Neden mutsuzsun?” “Olacaklar yüzünden.” “Daha olmadılar.” “Olacaklar.” “Nereden biliyorsun?” “Yaratıcı söyledi.” “Ne zaman?” “Çok zaman önce.” “Çok zaman olmuş. Ya da çok zamandır bir şey olmamış.” “Bu bir şeyi değiştirmez. Saadetimizin sona ereceğini öğrenmekle lanetlendik.” “Saadetimizin sona ereceği söylendiğiyse olacak olan olana dek saadet içinde olmamız gerekmez mi? Şimdiden mutsuz olman kehanete… Continue reading

  • Wisconsin, 1963 – Şavkar Altınel

    Şavkar Altınel’i sevgili Sezen’in şu güzel yazısı ile tanıdım. Sezen’le yakınlaştıkça kitaplarını okumaksızın Şavkar Altınel’le de yakınlaştım. Sezen’in edebi donanımını bildiğimden içten içe beni sarsıcı bir şeyin beklediğini biliyordum. Ama yine de bazı yazarlar biraz korkutur okuru. Ben de sanırım o yüzden kitaplarıyla buluşmamı bugünlere dek erteledim. Korktuğum gibi olmayan okuru dışlamaktan ziyade içine alan… Continue reading