• Linderhof Sarayı

    1864’te kral olarak taç giyen Ludwig II, 1867/68 yıllarında Münih Residenz’deki odalarını yeniden tasarlayarak ve Neuschwanstein Şatosu’nun temelini atarak inşaat faaliyetlerine başlıyor. Aklında başka planlar olsa da bu saray Ludwig II’nin tamamlandığını gördüğü tek büyük saray. Neredeyse 14. Louise’ye adanmış bu sarayın duvarlarında Ludwig’tense Louise’nin tasvir edildiği tabloları ve Fransız saray hayatının yansımalarını görüyoruz. Porselen… Continue reading

  • Münih’te turuncusu az bir harita

    01.04.2024, 11:09, Berlin treni Çoğu ülkede vatandaşlar online oy vermeye bile üşenir, ülkelerinin politika gündeminden bihaberken; dün Münih’te bir otel odasında yaşanmayan ülkenin oy verilemeyen yerel seçiminin programını takip ettik. Hiç beklemediğimiz anda çok mutlu olduk. Nasıl mutlu olunur bilemedik. Bazılarımız onların üzüntüsünü izleyerek sevinç duydu. Çıtamız ne kadar düşük. Bazılarımız uyumaya korktu, ya sabaha… Continue reading

  • Prost

    Şerefe! Türkiye’de bıraktığım biraya beni geri döndüren şehir Münih. Bavyera birası ile ünlü. Gerçekten çok lezzetliler. Münih’te iki yüzyıldır Oktoberfest düzenleniyor. İkinci Ludwigimizin dedesinin evliliği sebebi ile kutlamalar başlıyor. Dünyadan 7 milyon insan 7 milyon litre bira tüketiyor. Adı Ekim Festival’i olmasına rağmen havaların bir tık daha iyi olduğu Eylül sonu kutlanıyor. Her sene tarih… Continue reading

  • Museum Brandhorst

    2009 yılında açılmış bir çağdaş sanat müzesi. Bir süredir modern sanat müzelerine çok daha açık fikirle yaklaşıyor ve anlamaya çalışıyorum. Öncesinde daha katı bir tutumum vardı. Ancak araştırıp verilen mesajları anlamak gerçekten fark yaratıyor. Müzeyi keyifle dolaştım. Daha büyük bir sergi bekliyordum, belki koleksiyon değişim tarihlerine denk gelmiş olabiliriz. İki etkileyici sanatçıyla tanıştım. Biri Alex… Continue reading

  • Berlin vs. Münih

    31.03.2024, 08:20, Münih Münih’e gelmeden önce Berlinli arkadaşlarımız orası Almanya değil demişti. Berlin için de aynısını düşünüyorum. Kozmopolit kocaman bir şehir. Bence ne Almanya’ya ne Avrupa’ya ait. Kendi içinde bir evren. Bavyera Bölgesi’nin kendi krallığı olduğunu ve Prusya’ya daha sonradan bağlandığını bilmiyordum. Kültür farklılıkları yüzyıllar öncesinde şekillenmeye başlamış. Münih oldukça ufak bir şehir, neredeyse her… Continue reading

  • Masal Kralı

    30.03.2024, 06:30, Münih Yazmak mı yaşamak mı ikilemine en çok düştüğüm zamanlar tatillerim. Keşfederken üretmek zor. Masal yazmaktansa masal kahramanı olmayı tercih ediyor insan. Masal şatolarını gezerken çok ilginç tarihi bir figürle tanıştım: İkinci Ludwig. Kuğu Kral (en sevdiği hayvan kuğu) ve Masal Kralı (fantazilere çok düşkün ve bir mektubunda kendini bu şekilde tanımlıyor) olarak… Continue reading

  • Performans değerlendirme kriterleri

    28.03.2024, 08:41, Münih treni Sabah yazacak vaktim olmadı ama artık yazı makinemi benimle her yere taşıdığımdan bugünü de yazısız geçmeyeceğim. Ben bu çeyrek disiplinime methiyeler düzerken dün öğrendim ki Stephen King ne olursa olsun her gün 2000 kelime yazıyormuş. Babasının cenaze töreninden geldiğinde bile oturup 2000 kelime yazmış. Haftada bir öykü yazmak üzerine çıktığım yolculuk… Continue reading

  • Yeryüzüne Övgü – Byung-Chul Han

    Kitap, kitaplığıma nasıl eklendi pek hatırlamıyorum. Ya yazarına ya da kitabın adına kandım. Köklerimize, doğaya dönmenin gerekliliklerini ve erdemlerini felsefe üzerinden anlatan bir kitap hayal etmiştim. Ancak kitap bir bahçe güncesi. Yazarın bahçesiyle kurduğu derin bağı, bahçede mevsimler boyunca neler olduğunu zaman zaman güzel şiirler eşliğinde okuyoruz. Kitaba başladım, bitirdim, şaşkınlığım hâlâ geçmedi. Kitabın Türkçeye… Continue reading

  • Güzel söz söyleyememe sanatı

    27.03.2024, 06:33, Berlin Sabah masabaşına oturunca tabletim her gün bu saatlerde açtığım bu dosyayı açayım mı diye, telefonum da 25 dakika sayacı başlatayım mı diye soruyor. Tam bir memur mesaisi. Her gün, her şey, aynı vakitte, aynı şekilde yapılıyor ve bu düzen bana mutluluk veriyor. Dün taşan heyecanlarımdan biri insan içinde dökülünce bir arkadaşım beni… Continue reading

  • Kar Havası – Jessica Au

    İncecik bir kitap. Dili çok yalın. Elinize aldığınız gibi bitirebilirsiniz. Kitabın bir derinliği var mı emin değilim. Ben bu derinliği hissedemedim. Kitabın tamamı bilinç akışı tekniği ile yazılmış. İsimler yok, detaylar yok. Kitabı bitirirken de karakterlere aynı mesafede kaldığımı hissettim. Sevdiğim iki şey oldu. Birincisi geçişlerin yumuşaklığı, belli belirsizliği. İkincisi de çok özlediğim ve sürekli… Continue reading