-
Osman – Ayfer Tunç
Kitabın üçlemenin son kitabı olduğunu okumaya başladıktan sonra fark ettim. Neyseki böyle şeyleri pek önemsemiyorum. Diğer kitapları da sonra okuruz. Şebnem’i gerçekten merak ettim, diğer kitaplar bu merakımı dindirecek sanırım. Osman’ı çok kişiden övgüyle duydum. Kitabın röportajla başladığını görmek, anlatanın konuyu oldukça dağıtarak anlatması, soruların olayın dışına çıkması beni korkuttu açıkçası. Bir Deliler Evi vakasıyla… Continue reading
-
Erik ağacı yoktan mı var oldu yoksa hep orada mıydı?
12.03.2024, 06:13, Berlin Geçen gün kafama taktığım şeylerden bahsetmiştim. Panik hâlinde sürekli aynı şeyi düşünüyor ve endişeleniyordum. Dün durumun bileşenlerinden biri elendi. Aslında teorik olarak değişen hiçbir şey olmadı. Sadece o bileşenin elenmesi duygu durumumu değiştirdi. Rahat bir nefes aldım. Tüm bunların hepsi içimde olup bitti. Stresliyken resmen hayatı fark edemeden yaşayıp gidiyoruz. Markete giderken… Continue reading
-
Eski Dünyanın Yangını – Kalben
Kalben’in konuşma dilini ve şarkı dilini çok seviyorum. Edebiyat dilini de çok sevdim. Onun yolculuğunu yakın buluyorum kendime. Sanırım artık bütün kadınları yakın buluyorum 🙂 Otobiyografik bir deneme, hatıra kitabı okuyacağımı düşünürken bir kurgu ile karşı karşıya kalınca içimdeki kurgu polisleri beni hazırlıksız yakaladı. Anlatım bazen çok güzel, bence hiçbir zaman belli bir seviyenin altına… Continue reading
-
Ne Kitapsız Ne Kedisiz – Bilge Karasu
Bilge Karasu okumak zaten muhteşem ama Bilge Karasu’dan deneme okumak ayrı bir muhteşemlikmiş. Seksenlerde yazdığı yazılar o kadar zamansız ki. Benzersiz Türkçesi ile alttan alta işlediği felsefi analizleri okurken insanın ağzının suyu akıyor resmen. Bu Türkçe ise benim yazdığım, konuştuğum, okuduğum öteki dil ne diye düşündürüyor her cümlesinde. Kitaba ilişkin tek sevmediğim yan parantez içleri.… Continue reading
-
Vitrinde Yaşamak – Nurdan Gürbilek
Koskoca bir dönemi azıcık sayfayla çok yönlü ele alan çok güzel bir kitaptı. Benim gibi pek sosyolojik okuma yapmamış biri için oldukça ufuk açıcıydı. Seksenler döneminin karşıtlıklar üzerinden ele alınmasını özellikle etkileyici buldum. Aslında o günlerde tohumları atılmış günümüzün politik ve toplumsal ikliminin de bu kitapla bir alt okumasını yapmak mümkün diye düşünüyorum. Continue reading
-
Rota yeniden hesaplanıyor
11.03.2024, 06:34, Berlin Dün arkadaşlar bizdeydi. Çocuklarının peşinden koşarken küçük ayak parmağımı koltuğa çarptım. Kimseye renk vermeden koşmaya devam ettim. En çok suikasta kurban giden uzvumuz olduğundan acısını tahmin edersiniz. O kadar kötü bir çarpmaydı ki evdekiler duydukları sesten panik oldu. Olur böyle şeyler dedim ve buz koyma, ayak uzatma gibi tavsiyeleri reddettim. Parmağım çok… Continue reading
-
Kurallı bileşik fiillerle bezenivermiş tekinsiz bir yazı
10.03.2024, 06:24, Berlin Güneşin resmi uyanışı benden geç ama sabah kalktığımda doğayazmışlığının pembeliği beni karşılıyor ve bende bir geç kalmışlık hissiyatı yaratıyor. Daha mı erken kalksam diyorum. Sonra güneşle nasıl yarışacaksın yakında dört buçukta uyanmaya başlayacak diye kendimi yatıştırıyorum. İsveçlilerin bir deyişi varmış. Çok hızlı koşarsan ruhun geride kalırmış. Bazen durup onu beklemen gerekirmiş. Durmak… Continue reading
-
İçimi boyayan göl
Rotadan saptım ve bir göl sahiplendim. Kahverengim gökkuşağında yitti. Besleyecek ördek bulamadım. Kurban edilmiş kayıklar ve ağaçlar vardı yalnızca. Endişesiz bir rüzgâr uğulduyordu. Düşünceler haritada kalmıştı. Continue reading
-
Sel
Su basmışken kayığımızı ve toprağımızı panik yapmadan bekleyebilir mi insan? Çoşkun sular çekildiğinde hâlâ suyun üzerinde durabildiğine mi şükreder yoksa? Continue reading
-
Okunmamış mesaj
Doğadan mesaj var. Ya kök sal, toprağın yapısını değiştir, bırak çevren sana uyum sağlasın ya da köksüz kal, hayat başka bir rol bulsun sana. Herkes ayakta duracak diye bir şart yok. Continue reading