-
Berlin vs. Münih
31.03.2024, 08:20, Münih Münih’e gelmeden önce Berlinli arkadaşlarımız orası Almanya değil demişti. Berlin için de aynısını düşünüyorum. Kozmopolit kocaman bir şehir. Bence ne Almanya’ya ne Avrupa’ya ait. Kendi içinde bir evren. Bavyera Bölgesi’nin kendi krallığı olduğunu ve Prusya’ya daha sonradan bağlandığını bilmiyordum. Kültür farklılıkları yüzyıllar öncesinde şekillenmeye başlamış. Münih oldukça ufak bir şehir, neredeyse her… Continue reading
-
Masal Kralı
30.03.2024, 06:30, Münih Yazmak mı yaşamak mı ikilemine en çok düştüğüm zamanlar tatillerim. Keşfederken üretmek zor. Masal yazmaktansa masal kahramanı olmayı tercih ediyor insan. Masal şatolarını gezerken çok ilginç tarihi bir figürle tanıştım: İkinci Ludwig. Kuğu Kral (en sevdiği hayvan kuğu) ve Masal Kralı (fantazilere çok düşkün ve bir mektubunda kendini bu şekilde tanımlıyor) olarak… Continue reading
-
Performans değerlendirme kriterleri
28.03.2024, 08:41, Münih treni Sabah yazacak vaktim olmadı ama artık yazı makinemi benimle her yere taşıdığımdan bugünü de yazısız geçmeyeceğim. Ben bu çeyrek disiplinime methiyeler düzerken dün öğrendim ki Stephen King ne olursa olsun her gün 2000 kelime yazıyormuş. Babasının cenaze töreninden geldiğinde bile oturup 2000 kelime yazmış. Haftada bir öykü yazmak üzerine çıktığım yolculuk… Continue reading
-
Yeryüzüne Övgü – Byung-Chul Han
Kitap, kitaplığıma nasıl eklendi pek hatırlamıyorum. Ya yazarına ya da kitabın adına kandım. Köklerimize, doğaya dönmenin gerekliliklerini ve erdemlerini felsefe üzerinden anlatan bir kitap hayal etmiştim. Ancak kitap bir bahçe güncesi. Yazarın bahçesiyle kurduğu derin bağı, bahçede mevsimler boyunca neler olduğunu zaman zaman güzel şiirler eşliğinde okuyoruz. Kitaba başladım, bitirdim, şaşkınlığım hâlâ geçmedi. Kitabın Türkçeye… Continue reading
-
Güzel söz söyleyememe sanatı
27.03.2024, 06:33, Berlin Sabah masabaşına oturunca tabletim her gün bu saatlerde açtığım bu dosyayı açayım mı diye, telefonum da 25 dakika sayacı başlatayım mı diye soruyor. Tam bir memur mesaisi. Her gün, her şey, aynı vakitte, aynı şekilde yapılıyor ve bu düzen bana mutluluk veriyor. Dün taşan heyecanlarımdan biri insan içinde dökülünce bir arkadaşım beni… Continue reading
-
Kar Havası – Jessica Au
İncecik bir kitap. Dili çok yalın. Elinize aldığınız gibi bitirebilirsiniz. Kitabın bir derinliği var mı emin değilim. Ben bu derinliği hissedemedim. Kitabın tamamı bilinç akışı tekniği ile yazılmış. İsimler yok, detaylar yok. Kitabı bitirirken de karakterlere aynı mesafede kaldığımı hissettim. Sevdiğim iki şey oldu. Birincisi geçişlerin yumuşaklığı, belli belirsizliği. İkincisi de çok özlediğim ve sürekli… Continue reading
-
Checklist
26.03.2024, 06:36, Berlin Dün İnci Eviner’in Nilay Örnek söyleşisini dinledim. Sanatçı olmakla ilgili bazı yorumlarda bulundu. Bunları sanatçı olarak değil de üretici olarak düşünüp kendimi ölçüp tarttım. Dünyayla, toplumla sahici bir derdi, varlık problemi olmayanın üretici (kendisi sanatçı ifadesini kullanıyor) olmasına gerek yok, hobi olarak da yapılabilir bu iş diyor. Bu kısım üzerine epey düşündüm.… Continue reading
-
Delilik barındırır!
25.03.2024, 07:32, Berlin Çoğu zaman sabahları bu masanın başına geçtiğimde kafamda yazmak istediğim bir konu oluyor. Bazen seçim yaparken zorlanıyorum, kullanılmayanları hava almayacak şekilde paketleyip ertesi güne bırakıyorum. Yazarken o konuya ne kadar sadık kaldığım tartışılır ama en azından ilk cümlelerim o konudan doğmuş oluyor. 203 günlük yazısı yayımlamışım. Arada ortamlarda yaratıcılığımdan ötürü kendimi övdüğüm… Continue reading
-
Kurmacanın Retoriği – Wayne C. Booth
Laf kalabalığını nerede görsem tanırım diyerek yürek yemiş yorumuma başlıyorum. Bu kitabın hitap ettiği kişi kesinlikle ben değilim ama ömrümden giden 468 sayfanın müsebbibi benim. Belirli yazarların belirli eserleri üzerine derinlemesine incelemeler barındıran bir kitap. Aslında kitap doğru budur, bunu böyle yapmak lazımdır demiyor. Ama bunu diyemedikten sonra da teknik o başlıkları açıyor olmak ne… Continue reading
-
İçimin kovuğu
24.03.2024, 06:28, Berlin Her yer cam kırığı. Terliksiz yürüyemez oldum. Süpürge açıyorum. Saklanıyorlar. Özür dilediklerinde inanıyorum. Yine kanayıp yine şaşırınca aptallığımla eğleniyorlar. Ses yapmadım, yemeği yakmadım, yüksek sesle gülmedim, televizyonun önünden geçmedim. Bu sefer neden kestiler? Dolunca evden taştım. Ses etmezler çıkmama. Dönene kadar onlar da kuytularına çekilmiş olur. Birkaç gün çıkmazlar ortaya. Terliksiz ama… Continue reading