• Bahar 2024

    Bizim dağınık saçlı kar prensesleri çiçeklendi. İçim mi daha çiçekli onlar mı emin olamadığım bir gün 🙂 Continue reading

  • Domatesten Kolomb’a

    17.03.2024, 06:22, Berlin Pomodoro Tekniği’ni duymuş muydunuz? Ben yeni duydum ve hemen uygulamaya koydum. Az disiplinliymişçesine hayatıma biraz daha disiplin kattım 🙂 Teknik seksenlerin sonunda Francesco Cirillo tarafından geliştirilen bir zaman yönetimi tekniği. Pomodoro İtalyanca domates demek. Adını Cirillo’nun öğrenciyken kullandığı domates şeklindeki mutfak zamanlayıcısından alıyor. Öncelikle kendinize bir görev belirliyorsunuz. Bu görev üzerinde 25… Continue reading

  • Sahnede devleşenler

    16.03.2024, 06:40, Berlin Geçen gün zamanın döngüsel olabileceği üzerine bir video izlerken zaman gibi dil algımızın da çizgisel olduğundan bahsedildi. Hiç böyle düşünmemiştim. İsmini hatırlamadığım bir bilim kurgu filmine referans verildi. O filmde uzaylılar dairesel olarak iletişime geçiyorlarmış. Dünya üzerinde fazla düşünmeden kanıksayıp dişlilerinden biri olduğumuz o kadar çok şey var ki. Üzerine düşününce birçoğuna… Continue reading

  • Günsel ömürler ya da ömürsel günler

    15.03.2024, 06:50, Berlin On gündür tüm algılarımı kör eden bir kaygı topunun içinde oturuyorum. Hayata onun yarı geçirken zarları arkasından bakıyorum. Sanırım yazdıklarım da karamsarlaştı bu dönem. Neyse ki topu dün patlattık. Bir konu hakkında sürekli endişelenmiyor olmak ne harika bir şeymiş. Bu süre zarfında endişe ve çok düşünme problemimi izlediklerim ve okuduklarımla yenmeye çalıştım.… Continue reading

  • İsimsiz

    14.03.2024, 06:36, Berlin Üç sene. Karanlıkta çalan telefon. Antiseptik kokulu beyaz koridorlarda yankılanan çığlıklar. Boşluğa düşmüş bir el. Feryatlar. Akan gözler. Planlanıp edilememiş bir kahvaltı. Seviyorum diye dizilip yenmemiş peynirler. Kalabalık. Çok kalabalık. Sobasız odalarda saklanma. Islanan maskeler. Maske çıkınca ortaya serilenler. Bağırışlar. Huzursuzluk. Daha çok insan. Normale dönen sohbetler. Kızgınlık. Nefret. Yemek. Çay. Bulaşık.… Continue reading

  • 992

    13.03.2024, 06:00, Berlin Dün gece okuduğum pozitif düşünme ile ilgili kitapta hayallerimiz için harcadığımız çabadan bahsederken yazar olmak isteyen biri günde dört saat masa başına oturacak disiplini gösteremiyorsa tekrar düşünmek lazım tarzında bir şey yazıyordu. Yazar dese tamam diyeceğim. Yazar olmak isteyen diyor. Ben ki kendimi disiplinli olarak tanımlarım ama dört saat nedir? Edebiyat ile… Continue reading

  • Osman – Ayfer Tunç

    Kitabın üçlemenin son kitabı olduğunu okumaya başladıktan sonra fark ettim. Neyseki böyle şeyleri pek önemsemiyorum. Diğer kitapları da sonra okuruz. Şebnem’i gerçekten merak ettim, diğer kitaplar bu merakımı dindirecek sanırım. Osman’ı çok kişiden övgüyle duydum. Kitabın röportajla başladığını görmek, anlatanın konuyu oldukça dağıtarak anlatması, soruların olayın dışına çıkması beni korkuttu açıkçası. Bir Deliler Evi vakasıyla… Continue reading

  • Erik ağacı yoktan mı var oldu yoksa hep orada mıydı?

    12.03.2024, 06:13, Berlin Geçen gün kafama taktığım şeylerden bahsetmiştim. Panik hâlinde sürekli aynı şeyi düşünüyor ve endişeleniyordum. Dün durumun bileşenlerinden biri elendi. Aslında teorik olarak değişen hiçbir şey olmadı. Sadece o bileşenin elenmesi duygu durumumu değiştirdi. Rahat bir nefes aldım. Tüm bunların hepsi içimde olup bitti. Stresliyken resmen hayatı fark edemeden yaşayıp gidiyoruz. Markete giderken… Continue reading

  • Eski Dünyanın Yangını – Kalben

    Kalben’in konuşma dilini ve şarkı dilini çok seviyorum. Edebiyat dilini de çok sevdim. Onun yolculuğunu yakın buluyorum kendime. Sanırım artık bütün kadınları yakın buluyorum 🙂 Otobiyografik bir deneme, hatıra kitabı okuyacağımı düşünürken bir kurgu ile karşı karşıya kalınca içimdeki kurgu polisleri beni hazırlıksız yakaladı. Anlatım bazen çok güzel, bence hiçbir zaman belli bir seviyenin altına… Continue reading

  • Ne Kitapsız Ne Kedisiz – Bilge Karasu

    Bilge Karasu okumak zaten muhteşem ama Bilge Karasu’dan deneme okumak ayrı bir muhteşemlikmiş. Seksenlerde yazdığı yazılar o kadar zamansız ki. Benzersiz Türkçesi ile alttan alta işlediği felsefi analizleri okurken insanın ağzının suyu akıyor resmen. Bu Türkçe ise benim yazdığım, konuştuğum, okuduğum öteki dil ne diye düşündürüyor her cümlesinde. Kitaba ilişkin tek sevmediğim yan parantez içleri.… Continue reading