• Çılgın

    12.02.2024, 06:37, Berlin Cumartesi gecesi bir çılgınlık yaptım. Arkadaşlarımla keyifli zaman geçirdim, şarap içtim ve gece ikide uyudum. Nasıl çılgınlık ama 🙂 Gece yatarken saatimi kurdum. Altıda kalkacağımdan emindim ama pişman olur muyum acaba diye de düşündüm. İçimde büyük bir heyecan ve sıfır söylenme ile altıda uyandım. Uykuyu çok seven bir insan olmama rağmen uykudan… Continue reading

  • Kokusuz

    Barbara Kruger’in bu eseri Mustafa Hakkında Herşey’deki benim b.kum kokmaz sahnesini anımsattı. Sanatçı şunları söylüyor: Benim insanlarım sizinkilerden daha iyi. Biz daha güçlü, daha zeki, daha güzel, daha ahlaklı, daha kültürlü ve daha temiziz. Biz iyiyiz ve siz kötüsünüz. Tanrı bizim yanımızda. Bizim b.kumuz kokmuyor ve her şeyi biz icat ettik. İnsanlığın sorunu daha iyi… Continue reading

  • Denemeler I – Montaigne

    Şurada bahsettiğim teknikle bitmez dediğim kitap bir aydan kısa sürede bitti. Düzenli deneme okuma alışkanlığı olmayan bir insan olarak çok doğru bir kitaptan başladım ve bundan sonra hayatımın her döneminde deneme olacak. Her gün üreten bir insan olarak en besleyici kaynaklardan birisi. Setin üç kitabı daha var ama sanırım araya daha güncel bir şeyler alacağım.… Continue reading

  • Sutyen kesiği

    11.02.2024, 07:10, Berlin Bardak boşaldıkça kırmızıya boyuyorum. Işıklar kapalı. Camlar çıplak. Utanacak bir şey kalmadı. Kan renginden şarap damarlarımda, öfkem boşalmış odalarımda dolaşıyor. Topuklarını tıkırdatarak yürüyor. İçimde ve dışımda. Kimseyi uyku tutmuyor bu gece. Çarşaflarıma ruj bulaşmış. Kalabalık  yatağım susmuş. Giderde rengârenk saçlar. Yerine tutunamamış bir makyaj suratımda. Koltuk üzerine sinen parfümle delik deşik olmuş.… Continue reading

  • Cep insanının çekçekli bavul ile imtihanı

    10.02.2024, 06:32, Berlin Hayatımın pek önemsemediğim alanında beklenmedik ve hoş gelişmeler yaşanıyor. Ve son zamanlarda şunu fark ediyorum ki sen zorlanmıyorsun diye bir iş değersiz ya da küçük olmuyor. Kendi başıma çalışırken bu hataya çok düştüm. O işi gözü kapalı yapabilmem işin kolay olduğu anlamına mı geliyor yoksa benim iyi olduğum anlamına mı? Çoğumuz başarılarımızı… Continue reading

  • İlk Sayfası – Can Kozanoğlu & Mirgün Cabas

    Can Kozanoğlu ve Mirgün Cabas’ın Storytel’de yazarlarla yaptıkları İlk Sayfası söyleşilerinin kitaplaştırılmış hâlinin kapağında belki de bir pazarlama stratejisi olarak Bir Nevi Yazı Atölyesi yazıyor. Epey atölye deneyimi olan bir insan olarak söyleyebilirim ki alakası yok 🙂 Sevdiğim yazarların söyleşilerini okumak keyifliydi. Bu söyleşilerin hepsi dinlenebilir de ama ben okumayı ve bazı bölümleri atlamayı daha… Continue reading

  • Ön elemesiz

    09.02.2024, 06:54, Berlin Kendimize başka bir insana yaklaştığımız gibi yaklaşsak mutlu ve kolay bir hayatımız olurdu. Övgüde ve yergide her zaman başkası yapsaydı ona nasıl tepki verirdim diye düşünmemiz lazım. Önceki yazılarımda bahsettiğim başkalarıyla ilgili kötü düşünmeme ve konuşmama kuralımı kendim için de uygulamaya karar verdim. Üç dakika sürdü sanırım. Kendimizi en çok biz eleştirelim… Continue reading

  • Raziye – Melih Cevdet Anday

    Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer… Kitap ilk cümlesiyle okuyucuya da kitaba sevdalanacağının imasını yapar gibi. İlk cümlesinden son cümlesine kadar şiir şiir işlenmiş. Doğa nasıl betimlenir, en küçük hareket nasıl anlatılır, karakter nasıl işlenir… Vedia eşi benzeri olmayan bir karakter. Hayatla ilişkisi inanılmaz. Diyaloglarında karşısındaki karakteri şişirdiği kadar okuyucunun da içini şişiriyor. Dayı-yeğen diyalogları, köylüler ile olan… Continue reading

  • Behice’nin Yarım Kalan İşleri – Sinem Sal

    Sevgili Özlem’in tavsiyesi üzerine kitabı dinlemeye başlayınca diliyle sarsıldım, durdurmaya elim gitmedi ve aynı gün içinde bitirdim. Dil sade, iddiasız, akıcı ama oyunlu. Tespitler bir o kadar gösterişli ve şahane. Kitabın ortalarından sonra bu dil oyunlarını pek bulamıyoruz maalesef. Başlangıç çok güçlü, konu çok güçlü. Cenaze evinin tasviri neredeyse kitabı bıraktıracak kadar gerçek. O hastalığın… Continue reading

  • Köprü

    08.02.2024, 07:05, Berlin Çoşkun nehir üzerinde bir köprüdeyim. Taşkın su geçmişten gelip geleceğe gidiyor. Çok hızlı. Ördekler üzerinde verevine yüzüyor. Taşlar yalaması için yosunsuz yanaklarını uzatıyor. Rüzgâr yüzüme yüzüme bağırıyor. Geçmişe mi baksam geleceğe mi? Geleceğe bakmam lazımmış gibi geliyor ama içime sinmeyen bir şey var. Köprüye bakıp yürümeye devam etmeye karar veriyorum. Gidecek yolum… Continue reading