• 42

    22.10.2023, 07:24, Berlin Göklerden geldim. Büyüktüm, ufaldım. Evrende yalnız gezerken onun sırlarına nail oldum. Önceleri anlatmak istedim, anlatacak kimse bulamadım. Sonra da benim anlatma isteğim kalmadı. Dokunan sırlarıma nail olabilir, tabii benim kadar dayanıklıysa. Sırlarımı barındırırken bu kadar yorgun düşmeseydi gövdem, eski heybetimin bir kısmını muhafaza edebilirdim gibi gelir. Bir gün evrende salınan, hiçbir güce… Continue reading

  • Ağacım

    Evimin karşısındaki parkta bir ağacım var. Çok heybetli bir meşe ağacı. Fotoğraflardaki mütevazı duruşuna aldanmayın. Gövdesi tek başıma sarılamayacağım kadar geniş. Daha heybetli başka ağaçlar, parkta daha çok zaman geçiren başka insanlar vardı elbet. Ama biz birbirimizi seçtik. Continue reading

  • Göğün yüzü

    21.10.2023, 07:10, Berlin Dün gün ağarmak bilmedi. Üstümüzde kaç kat bulut vardıysa Berlin için normal bir gündüz karanlığına ulaşmamız öğleni buldu. Sürekli yağmur yağdı, yürüyüşe bile çıkamadım. Gökyüzü ile yakın ilişkim Almanya’ya gelişime denk geliyor. İstanbul’da yaşadığım kişisel tarihim açısından karanlık o dönemde tabiri caizse gökyüzünün mavi olduğunun bile farkında değildim. Sadece çalışıyor, uyuyor ve… Continue reading

  • Peşin satanla karşılaşma

    20.10.2023, 07:22, Berlin Beth’in kitabına devam ederken şunları düşünüyorum: Neden yazdıklarımızı başkalarına okutuyoruz? Yazmak bir ihtiyaç peki ya yazdıklarını okutmak? Seneler boyu benden başkasının kapağını açmayacağı defterlerde biriktirebilirdim yazdıklarımı. Ama öyle olsun istemedim. Yazdığım öykülere ne kadar güvenmediğimi söylesem de insanlara okudum, okumaları için yolladım. İnsan arkasında duramayacağı bir şeyi başkasıyla paylaşır mı? Yazdıklarıma güvenmeliyim,… Continue reading

  • Bavul ticareti

    Sadece kendimi değil, Türkiye‘den gelen her misafirimi alet ettiğim bavul ticaretinin son mahsulleri. Basım yılları yazmıyor 🙂 90‘ların başı olmalı. Anne-baba evinden kitap aşıran kaç kişiyiz? „Babanın kitaplarına elleme, aman bir şey olmasın!“ uyarıları hala kulağımda. Kitabı mümkün olduğunca evde, kıvırmadan, kırıştırmadan, belirli bir açıyı geçmeyecek kadar açarak okumak babamdan bana kalan kurallar. Ayrıca her… Continue reading

  • Mavi dağlar durmaksızın yürüyor

    19.10.2023, 07:23, Berlin Bana her gün yazma alışkanlığını aşılayan şey Beth Kempton’ın The Way of The Fearless Writer kitabıdır. Sanırım Beth’in kitabını ve egzersizlerini biraz kendimce değiştirdim ama önemli olan sonuç diye düşünüyorum. Doğu felsefesi ile yazma prensiplerini harmanlayıp yazar adaylarına cesaret vermeyi ve onları masa başına oturtmayı hedefleyen bir kitap. Kitabı artık egzersizlerini yapmadan,… Continue reading

  • ———————

    18.10.2023, 07:07, Berlin Alarmla uyandı. İnsan kendine vakit ayırmalıydı. Twitterı açtı. Uyanır uyanmaz telefon ele alınmazdı. İnsanlar ölüyor. Dilini sıyırdı. Gece boyu vücuttan atılan toksinler dil üzerinde birikirdi. İnsanlar ölüyor. Dişlerini fırçaladı. Diş sağlığı önemliydi. İnsanlar ölüyor. Bir podcast açtı. İnsan her fırsatta yeni şeyler öğrenmeliydi. İnsanlar ölüyor. Cilt bakımını yaptı. Güne temiz bir ciltle… Continue reading

  • Öğle yürüyüşünde aile dostu ziyareti

    Bugün bilmediğim bir sokak keşfetmek istedim ama öğle aramda keşfedebileceğim tüm sokakları bitirdiğimi düşündüm. Ayaklarım beni bir tanıdığa çıkardı. O sırada kulağımda Gülten Dayıoğlu basılan her kitabında çocuklarını arayıp „Bir kardeşiniz daha oldu.“ diyerek haber verdiğini anlatıyordu. Bu Sovyet Anıtı da öykülerimden birine konu olduğundan çocuk diyemesek bile samimi bir aile dostudur gözümde. Anıtın önü… Continue reading

  • Sevmediğiniz bir işe nasıl katlanırsınız?

    Her boşlukta kendime alan açarak, esnek çalışma saatlerimin hakkını dibine kadar vererek, istediğim her kitabı alabilmemi sağlayan işim için şükrederek, beni sinirlendirdiklerinde nefesime odaklanarak, yakında görünür olacağıma inanarak… Continue reading

  • Tutku hayalli tutkusuz sayılar

    17.10.2023, 07:19, Berlin Son zamanlarda ne yapsam aklımda edebiyat var. Bilgisayarın başında otururken baktığım sayılar, yazdığım e-postalar, katıldığım toplantılarda harcadığım sözcükler o kadar manasız geliyor ki. Her saniye okumak, her saat başı yazmak istiyorum. Çalışırken kitap, podcast dinliyorum. O zaman sanki biraz anlam katıyorum harcadığım o boş saatlere. Sevdiği işi yapabilen insanlara özeniyorum. O genç… Continue reading