• Bavul ticareti

    Sadece kendimi değil, Türkiye‘den gelen her misafirimi alet ettiğim bavul ticaretinin son mahsulleri. Basım yılları yazmıyor 🙂 90‘ların başı olmalı. Anne-baba evinden kitap aşıran kaç kişiyiz? „Babanın kitaplarına elleme, aman bir şey olmasın!“ uyarıları hala kulağımda. Kitabı mümkün olduğunca evde, kıvırmadan, kırıştırmadan, belirli bir açıyı geçmeyecek kadar açarak okumak babamdan bana kalan kurallar. Ayrıca her… Continue reading

  • Mavi dağlar durmaksızın yürüyor

    19.10.2023, 07:23, Berlin Bana her gün yazma alışkanlığını aşılayan şey Beth Kempton’ın The Way of The Fearless Writer kitabıdır. Sanırım Beth’in kitabını ve egzersizlerini biraz kendimce değiştirdim ama önemli olan sonuç diye düşünüyorum. Doğu felsefesi ile yazma prensiplerini harmanlayıp yazar adaylarına cesaret vermeyi ve onları masa başına oturtmayı hedefleyen bir kitap. Kitabı artık egzersizlerini yapmadan,… Continue reading

  • ———————

    18.10.2023, 07:07, Berlin Alarmla uyandı. İnsan kendine vakit ayırmalıydı. Twitterı açtı. Uyanır uyanmaz telefon ele alınmazdı. İnsanlar ölüyor. Dilini sıyırdı. Gece boyu vücuttan atılan toksinler dil üzerinde birikirdi. İnsanlar ölüyor. Dişlerini fırçaladı. Diş sağlığı önemliydi. İnsanlar ölüyor. Bir podcast açtı. İnsan her fırsatta yeni şeyler öğrenmeliydi. İnsanlar ölüyor. Cilt bakımını yaptı. Güne temiz bir ciltle… Continue reading

  • Öğle yürüyüşünde aile dostu ziyareti

    Bugün bilmediğim bir sokak keşfetmek istedim ama öğle aramda keşfedebileceğim tüm sokakları bitirdiğimi düşündüm. Ayaklarım beni bir tanıdığa çıkardı. O sırada kulağımda Gülten Dayıoğlu basılan her kitabında çocuklarını arayıp „Bir kardeşiniz daha oldu.“ diyerek haber verdiğini anlatıyordu. Bu Sovyet Anıtı da öykülerimden birine konu olduğundan çocuk diyemesek bile samimi bir aile dostudur gözümde. Anıtın önü… Continue reading

  • Sevmediğiniz bir işe nasıl katlanırsınız?

    Her boşlukta kendime alan açarak, esnek çalışma saatlerimin hakkını dibine kadar vererek, istediğim her kitabı alabilmemi sağlayan işim için şükrederek, beni sinirlendirdiklerinde nefesime odaklanarak, yakında görünür olacağıma inanarak… Continue reading

  • Tutku hayalli tutkusuz sayılar

    17.10.2023, 07:19, Berlin Son zamanlarda ne yapsam aklımda edebiyat var. Bilgisayarın başında otururken baktığım sayılar, yazdığım e-postalar, katıldığım toplantılarda harcadığım sözcükler o kadar manasız geliyor ki. Her saniye okumak, her saat başı yazmak istiyorum. Çalışırken kitap, podcast dinliyorum. O zaman sanki biraz anlam katıyorum harcadığım o boş saatlere. Sevdiği işi yapabilen insanlara özeniyorum. O genç… Continue reading

  • Işıkları açık bırakın

    Berlin‘in en sevdiğim zamanları. Dünyanın bu zamanını ise hiç sevmedim. Yerkürenin neresine düştüğümüze göre şekilleniyor acılarımız ve ışıklandırmalarımız. Bazı coğrafyalar çok karanlık. Küresel ısınma bile adil davranmıyor. Refah içindekiler daha da refaha, kıtlık içindekiler daha da kıtlığa sürükleniyor. Evren keşke hepimize eşit ışık tutsa, hepimizin yolunu aydınlatsa. Continue reading

  • Ağrı kesici

    16.10.2023, 07:16, Berlin Almanya’ya taşınana kadar dünyanın en soğukkanlı, realist, duygu ve empatiyle işi olmayan insanlarından biriydim. Otuzlarımda ise o yaşa kadar bastırılmış olmanın tüm tazyikiyle bilmediğim tüm duygular üzerime dökülmeye başladı. Belki gurbet etkisi. Belki de büyümüş olmak. Dünyanın acılarını hissetmeye başlayınca -Ayfer Tunç’un dünya ağrısı dediği şey- nefes almak bile çok zor. Birkaç… Continue reading

  • Bir patlıcan salatası vakası

    15.10.2023, 07:06, Berlin Fırında unutunca patlıcanların içi iyice boşalmış. Başında beklemek istemediğimden köz tavasını uzun boylu aramadan fırına atıverdim. Fırında közleyince de hemen içleri kararır bunların. Havlunun altında bekletiyim de kolay soyulsun. Diğer malzemeleri çıkarayım. Sarımsak bir diş, aslında bunun hakkı iki diştir de beyimize dokunuyor çiğ sarımsak. Domates, sivri biber, mor soğan. Soğanı yarım… Continue reading

  • Boğazın suları, ağaçların kökleri, kışın huzuru ve huzursuzluğu

    14.10.2023, 07:00, Berlin Kış huzuru diye bir şey var. Karanlıkta pencerelerden sızan sarı, sıcak ışıklar sessiz sokaklara akıyor. Kestane diğer ağaçlardan önce döküyor kıyafetlerini. Yaprakları hışırdatarak yürüyorum. Işık kaçıran her pencereye bir öykü yazıyorum. Üzerlerindeki toprak çoraklaşınca ağaç kökleri daha bir ortaya çıkıyor. Gözümün gördüğü bile beni şaşırtırken göremediğimi hayal ediyorum. Kim bilir neler dönüyor… Continue reading